Casa dell'Arte Havuzbaşı (7 ağustos- 12 ekim 2014)
Sabah baktım Bodrum üzerinde bulutlar gezintiye çıkmış. Güneş nerede? Denize de girilmez herhalde bugün derken bir de haberlerde gördüm ki İstanbul için alarmlar verilmiş. Tufan! İstanbul'da olan herşey bu taraflara aksetmekte hiç gecikmiyormuş ; Bodrum'un yerlileri öyle söylüyor. Neyse ki öğleden sonra geç vakit hava açtı.
Küçüklüğümün ve gençliğimin İstanbul'unda kardı, doluydu, yağmurdu; hiç ama hiç hatırlamam yollarda kaldığımızı, trafiğin durduğunu... Hava nasıl olursa olsun hiç negatif bir şey aklımıza gelmeksizin dışarı çıkar gerekiyorsa şehrin bir ucundan diğerine gönül rahatlığıyla giderdik. Hiç de bir şey olmazdı. N'oldu da böyle alarmatik durumlara geçildi bilmiyorum.
Ha bir kere hatırlıyorum yaman bir kış olmuştu da Boğaz donmuştu. Karşıdan karşıya suyun üzerinde Hintli fakirler gibi yürüyerek geçilmişti; ama günlük hayat da alışıldığı şekilde devam edip gitmişti.
Kafamda harikulade fikirler veya hayaller yerine bu türlü takıntılarla dolu bir halde Torba'daki harikulade otel Casa dell'Arte'ye gittim.
Casa dell'Arte'nin havuzbaşı sergilerini özlemişim meğer. Mavi bir havuz şırıl şırıl, kevser şarapları serviste, gök mavi, deniz engin, adeta şıklık yarışındaymış gibi hanımların ortasında kendimi Haşhaşinlerin cennetinde gibi hissettim bir an. Efendim şimdilerde Haşhaşi diyorlar ama ben aslını Haşhaşin olarak bilirim ki Batı dillerine de Assasin diye geçmiştir; kısaca cani demektir. Hani Alamut kalesindeki Hasan Sabbah'ın militan müritlerine denirdi.
Bakırköylü hemşehrim Zerrin Ulusman ile Gizem Tatlıcı hanımların küratörlüğünde 'AOGI - İki Kalb İki Dokunuş' adlı iki sanatçıya ait sergiler Bodrum'un elit tabakasını bir araya toplamış. Ressam Gülten İmamoğlu ile yontucu Arzum Onan'ın kişisel sergilerinin tadını almaya geldik (Kalamış'dan değil Torba'dan).
Arzum Onan bildiğimiz gibi Miss Avrupa 1993 güzellik tacını giymişti. Plastik sanatlarda da bu denli marifetli olduğunu bilmiyorduk. Çok ve iyi çalışmış. Heykel zaten uzun öykülü ve zahmetli bir snat dalı. Kendisini böyle bir zora girmesini takdirle karşıladım. Heykelcikleri 'kadın' üzerine. Çeşitli durumlarda kadınlar. Hareket halindeki figürler, soyutlama çalışmaları, daha realist yaklaşımlar... Sanatçının yüzündeki masum ifadenin masum yansımaları olarak gördüm eserlerini.Samimi. Sempatik. Zaten Serginin bir köşesinde duran panodan 'Masumiyetin Yeni Yüzü'nü okuyoruz Yunus Tonkuş'un kalemiyle.
Kalabalık arasında Ankara'dan tanışlara, arkadaşlara da rastlamak sürpriz oldu. Mesela Arda Galeri'nin sahiplerinden Övgü Arda. Zaten Ankara her yerde, her zamanda... Ve herkesler kömür gibi kararmış. Tatil iyi geçiyor...
Bu yaz maalesef bazı nedenlerden Bodrum Bale Festivalini kaçırdım. Üzülüyorum. Çok iyi şeyler sahnelendiğini hasetle dinledim. Şimdi burada ne alaka denmesin; Bodrum'da sanat deyince gelenekselleşmiş uluslararası bale festivalini zaman aşımına uğratmadan anımsatmamda yarar var diye düşünüyorum. Biletlerin onbeş gün öncesinden satılıp bittiği söylendi.
Sergideki diğer sanatçımıza gelince; Prof.Gülten İmamoğlu. Sanatçının resimlerini ilk kez görüyorum. Büyükçe ebat (ortalama 150x 160 cm gibi) tuval üzeri akrilik resimleri. Tam bir usta işi bir dünya. Renk unsuru ön planda. Renkler saydam katmanlar geçişli kozmik ezgiler eşliğinde raks halinde. İç dünyanın soyut ifadeleri. Bu soyut yorumlar beyaz tuvalin tümünü kaplamıyor; sadece ifade edilmek isteneni gözler önüne sermekle yetiniyor. Bu bakımdan renklerin armonik bütünlüğünden ortaya çıkan soyut figürler onları elle tutulur hale getiriyor, somutlaştırıyor.
Kozmos kendisine model aldığı ve kendisiyle özdeşleştirdiği bir örüntüyü (pattern) sonsuzca tekrar etmek suretiyle ilk bakışta sanki yeniymiş gibi gözüken fraktaller halinde figürler ortaya çıkarır. Kozmosun tüm devinimi budur; bu tip çalışması kendine özgü varoluş biçimidir. Bu varoluş çabası içerisine biz insancıklar da ister istemez farkında olalım olmayalım giriyoruz. Doğup ölürüz, doğup ölürüz...; örüntü meydana getiririz. Bu örüntülerden fraktal halinde bir şekil çıkar. Fraktal sonsuzca büyür, büyür.
İmamoğlu'nun uğraşında ben sanki bu kozmik varoluşun öyküsünü gördüm gibi.
Sanatçı İstanbul'da öğretim görevlisi ve özel atölyesinde üretici.
Sanatçılara gösterilen yakın ve sıkı ilgiden kendileriyle tanışma fırsatım olamadı. Fotoğraflar, fotoğraflar... Neyse artık bir başka sefere.
Bodrum'larda İstanbul'dan sanatçılarla karşılaşmak hoş fırsatlar olarak karşımıza çıkıyor. Devam...
monad balkan, 8 ağustos 2014 bodrum