resim sergisi/ 11 Kasım – 26 Kasım 2014
ÇANKAYA BELEDİYESİ Çağdaş Sanatlar Merkezi (ÇSM)
Kennedy Cad No:4 Kavaklıdere / ANKARA
Mehmet Yücetürk, Türk resminde yeri olan bir sanatçı. Bolu'da doğmuş, Bolu'da vefat etmiş (1912-1992). Kızı Prof. Dr. Elif Yücetürk babasını ve eserlerini yaşatan bir hayırlı evlat. Kız babaları olarak Sergide, 'darısı başımıza' demekten kendimizi alamadık. Elif hanım halen Abant İzzet Baysal Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü öğretim üyesi. O kadar güzel koca bir kitap hazırlamış ki Yücetürk'ün doğumundan vefatına ve hatta sonrasına değin kendi kalemiyle anlatmış, anlatmış. Belgeler, anekdotlar, fotoğraflar, anılar... ve tabii tablolarından bir dolu örnek. Sadece beşyüz adet basılan bu değerli eserden bir tane de benim edinmem başka bir sanat olayı oldu; benim için tabii.
Sanatçımız kimlerle çalışmamış ki; Nazmi Ziya, Leopold Levy, İbrahim Çallı, Zeki Kocamemi...; başlıcaları.
Çağdaş Sanatlar Merkezi galerileri resim sergilemeye çok müsait. Ne var ki özellikle Yücetürk'ün resimlerini sergilendiği salonda ışıklandırma hiç iyi değildi; alabildiğine yüksek tavanlı salonda spotlar da hayli yükseklere yerleştirilmiş. Dolayısıyla Ressamımızın güzel resimleri de biraz karanlıklar içerisinde kalmış. Bilmeyen, resimleri karanlık bulabilir ki haklıdır da. İdarenin bu duruma bir çare bulacağından eminim. Zaten bildiğim kadarıyla zor ve fazla masraflı bir şey değil. Işıkları biraz alçaklara kaydıracaksın, hepsi o kadar.
Kitapta Elif Yücetürk'ün uzuuun güzel tanıtım yazısını okuyorum. Bir anekdot var söz etmeden geçemiyeceğim. Üstad, model bulmakta zorluk çekiyormuş. Bir hanımı razı etmişler, poz vermiş. Ama kısa bir süre sonra bayılmış. Çünkü Sanatçımız kendisine, 'bir süre kıpırdamadan dur' demiş O da, 'nefes almadan dur' diye yorumlayınca olan olmuş. Tablonun adı 'Gökçesulu Sabire'.
Kitapta gezinti yaparken Sanatçının deniz kıyısında plajda takım elbiseyle resim yaparkenki bir fotoğrafına rastlayınca ağzıma bir tebessüm yayılıyor. Ah o eski devirler, ah!. Sergide de kendisini aynen böyle betimleyen bir tablosu var.
Yücetürk bir peyzaj ressamı daha çok. Hâtta İtalya'da kendisi için 'en iyi peyzajcı' mealinde methiyelerde bulunulmuş. Ama portreleri de var; tamamlayamadan vefat ettiği bir Neyzen Tevfik var mesela.
Bolu kırsallarında doğa içerisinde doğa olmuş bir sanatçı Yücetürk. Hep hareket halinde, bir iş, emek sarf eden insanları konu edinmiş. Hep ürün ve üretim.
Sağlam bir desen temeli üzerinde yükselen figüratif resimlerini Elif hanım 'izlenimci' olarak tanımlıyor. Ben tipik izlenimci izlenimler edinmedim. Ne bileyim, izlenimcilerin bariz özelliklerinden ışık öğesi pek yok, keza mavi gölgeler, kontrlar da yok. Figürleri izlenimcilerin zaman zaman o hafif fluya kaçan havasından ayrılıyor; daha gerçekçi, sarih (belirgin), hakiki. Özetle kendine özgü pek güzel bir tarz yaratmış.
Akademi mezuniyetinde sunduğu bir eseri reddedilmiş. Ayni eser 1971'de Monaco'da 'yüksek seçkinlik diploması' yla taçlandırılmış. Bu da öyle bir anekdot işte.
Üstad, sağlam bir resim tekniği ve bilgisi üzerine eserlerini estetik duygular içerisinde iş işler gibi işliyor. Estetikten yoksun sahteciliklere kızıyor. Ki estetiksizlik almış başını gidiyor. İş sahteciliğe kadar varıyor artık. Moda olan sahtecilik karşısında hakiki olmak neredeyse bir utanç vesilesi.
Bakın geçenlerde 'facebook' da idi galiba; kısa bir video seyrettim. Batıda bir ülkede (hangi ülke şu an anımsamıyorum) bir sanat profesörü öğrencilerine soyut ekspresyonist bir eserin fotoğrafını gösteriyor ve diyor ki, 'bu resim Jackson Pollack' a ait bir eser' diyor. 'Bu resmin neden güzel olduğunu anlatan bir metin yazmanızı istiyorum'. Herkes yazıp döktürüyor. Sonunda Profesör yere atmış bulunduğu çantasını kaldırarak öğrencilere gösteriyor. 'İşte size Pollack diye gösterdiğim resmin aslı bu çantadır!'. Çantası, Profesörün resim yaparken kullandığı bir çanta ve üzerine fırçalarının üzerindeki boyaları gelişi güzel sildiği bir bilmemne kumaşından yapılma. Kaç yıldır kullanageldiği çanta fırça izleriyle rengarenk bir abstre ekspresyonist tablo oluvermiş!
Kıssadan hisse!
Mehmet Yücetürk'ün koca bir cildi dolduran daha neleri neleri var. Arıcılığı, bahçeciliği...vs...vs...
Artık o kadarına değinmiyorum.
İyi sabahlar (saat 3.30).
monad balkan,18 kasım 2014 ankara