Tabii şu sırada Özgecan şokuyla sarsılan bir ortamdayız. Neyiz, nereden geliyoruz, nereye gidiyoruz? Çevremizdeki ülke ve diyarlarda işlenen vahşetler de mi endirekt örnek oluyor acaba tüm bu şiddete?
Kıro’luğu, kadın düşmanlığını, muhafazakarlık diye yutturmak isteyen bir dayatma karşısında mıyız? Gerçek temiz muhafazakarların ismini de böylece kirletmek bir haksızlık değil mi? Bütün dinlerin özünde nefsi yenmek ilkesi yer alır. ‘Nefsim uyandı ne yapayım’ diyerek dinlerin vermek istediği temiz mesajları eğip bükmek kurnazlık mı cahillik mi, bilemiyorum. Nefsi yenmek yerine nefsi, hele bir başkasının zararına alet etmek Tanrının mesajına karşı gelmek yahut O’na ortak çıkmak değil midir? Bilmiyorum, din âlimleri daha iyi bilir tabii..
Tabii bir de nefsin gerekli yer ve zamanda uyanması var; bu olmazsa gereksiz ve yersiz zamanlara mı sıçrıyor nefis acaba?
Her zaman dediğim gibi dünya devrimi kadınlar tarafından başarılacaktır. Sistemler işçi ve köylüyle bir şekilde anlaşıyor son analizde. Ama kadınlarla asla. Zaten kadınlarla anlaştı dediğimiz an devrim gerçekleşmiş olacaktır. Fark bu.
Özgecan felaketinin teselli edici bir yanı (her üzücü olayda bir teselli aramazsak mahvolur gideriz), bu olayın tüm dünyada nefretle kınanması. Dilerim Özgecan’ın başına gelen tüm dünyada kadınlar için bir milat olarak kabul edilir ve mücadeleye ivme kazandıran temel taşların da başında gelir.
Bu siyah bulutlar içerisinden nurlara doğru pencere açarak geçelim sergilerden söz etmeye.
1) Türk Amerikan Derneği (Türk-Amerikan Derneği / Turkish-American Association
Cinnah Caddesi No:20 Kavaklıdere/Ankara Tel: 312 426 26 44 www.taa-ankara.org.tr ) sergi salonunda Nur Esen’in resim sergisi (9-28 şubat 2015) vardı.
Bir kalabalık, bir kalabalık… Nur arkadaşımız modern tabirle pozitif bir insan. Adını boşuna Nur koymamışlar. İyi niyeti, ruhunda herhangi bir kötülük, cinlik barındırmaması, göründüğü gibi yani ‘hakiki’ olması, sevenlerinin sayısını katlayarak artırıyor.
Her zaman derim, çocuklara isim koyarken dikkat etmek gerekir. Çünkü o isim çocuğun ruhunda yankılanır ve bilinçaltı onu yaşamında o ismiyle ilgili bir yola sokar. Nur Esen de böyle bir nur işte.
Resimleri de masum, iyi niyetli, samimi, sıcak ve dost.
Bu sergisinde yeni bir teknik denemiş. Salona girer girmez fark ediliyor. Dokular yer yer kabarık kabarık. Alçı üzerine kağıt yapıştırarak elde ediyor anladığım kadarıyla. Üzerine de resmini yapıyor.Yakışıyor.
Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü çıkışlı Esen, resimlerini ‘karışık teknik’ olarak niteliyor. Çeşitli konumlarda ve konularda çoğu kadın, insan figürleri. Resimlerin saflığı ve temizliği ruhumuzu sabunlayıp yıkıyor. Hafifliyoruz.
Nur Esen ayni zamanda BRHD (Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar derneği) bünyesinde yıllardır görev aldı; fedakarca emeğini ortaya koydu. Kendisine hepimizin en azından bir teşekkür borcu var.
Kutluyor, başarılarının devamını yürekten diliyoruz.
2) Teymur Ağalıoğlu, Güzin Arısoy, Gülay Yüksel, Önder Aydın, Mehmet Ali Doğan, Nur Esen, Ayşegül Yarar, Cevdet Kocaman, Halil Coşkun, Efkan Beyaz, Aynur Ocak, Nur Gökbulut…
Evet bu isimler ayni zamanda BRHD (Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltraşlar Derneği) Başkanı olan Mehmet Ali Doğan’ın atölyesinde dört yıldan bu yana canlı modellerden nü (çıplak insan figürü) çalışıyorlar. Desen…
Hepsi ismi olan sanatçılar. Ama desen çalışmasının sonu yok. Öyle başlarda bir süre desen çalışıp, ‘tamam artık desen devrem bitti, defteri kapattım’ gibi bir şey yok. Hayatta olduğun ve elin kalem tuttuğu sürece desen çalışacaksın. Bu,resim sanatında iki kere iki dört şeklinde bir farz.
Resmin anası desen ise, desenin anası da nü’dür. Nü’süz desen çalışması natamamdır (eksik).
Bu sanatçı dostlarımız böylesi bir bilinçle hareket ederek çalışmalarını sürdürüyorlar; sergiliyorlar.
Bu yılki Sergi, Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Merkezinde (Kenedi cad. No.:4; Kavaklıdere Ankara) düzenlendi. 10-22 şubat 2015 günleri arasında Sergi açık kalıyor.
Gerçekten, ‘hah işte desen bu’ dediğimiz eserlerle bezendik. Ben şahsen büyük keyif aldım. Gerçi keyfim biraz gölgelenmişti; gelirken takside cüzdanımı unutmuşum; onun telaşındaydım. Neyse o sıralarda bir elim telefonda olayı halettim. Keyfe devam.
Serginin adı, ‘gerçek çıplaktır’. Doğru ama gören gözlere çıplak. İnsanlar genelde koşullandıkları zihniyetleriyle olaylara baktıklarından nesnel (objektif) gerçekliği değil kendi sübjektif (içsel) gerçeklerini görüyorlar. Ama aralarında bir çocuk var ki, ‘aaa kral çıplak!’ diyor. Çocuk demek henüz koşullanmamış temiz, günahsız varlık demek.
Sanatçılarımıza sanat dünyasına örnek olacak gayretlerinden dolayı da teşekkürü şahsen ben borç biliyorum.
Atışa devam.
monad balkan, 17 şubat 2015 ankara