Bundan yaklaşık bir ay önce Sanattan Yansımalar portalının değerli yazarlarından Sayın Ayşe Öktem’in “Verona Opera Festivali 100. Kez” başlıklı yazısını okuduğum anda içimde oraya yeniden gitmek ve doya doya opera izlemek arzusunu duydum. (https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/ayse-oktem/verona-opera-festivali-100-kez/3018/ Erişim: 13 Haziran 2023)
Zaten Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürü ve uluslararası sahnelerde medarı iftiharımız tenor Murat Karahan’ın Verona’da ilk kez sahneye çıkmasını (biri an itibarıyla 30140 kez tıklanmış olan) iki yazıyla duyurmuş olmama rağmen onu izleyememek içimde ukde kalmıştı. (https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/tenor-murat-karahan-verona-festivalinde/1091/ Erişim: 20.07.2016. https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/murat-karahan-verona-da-gonulleri-fethetti/1116/ Erişim: 30.08.2016)
Üstüne Karahan’dan dört yıl önce 2012 yazında Verona’ya gittiğimde “bir tam” Aida (Verdi) ile aniden bastıran yağmur nedeniyle sadece “bir çeyrek” Romeo ve Juliet (Gounod) izleyebilmiştim. Meğer Temmuz’da Verona’da yaz yağmuru pek de beklenmedik bir durum değilmiş ve eğer temsilin birinci perdesi bittikten sonra yağarsa temsil iptal edilir, bilet ücretleri de iade edilmezmiş. Bu nedenle bu yıl hava tahmin raporlarını iyice inceleyip, biletlerimi ona göre alarak yola çıktım. Ne ki bu kez de Anadolu Jet’in gidişte ve dönüşte her biri beşer saatlik rötar sağnağıyla karşılaştım. Ama azim ve sebatla insanın yapamayacağı hiçbir şey yok, ben de böylece 7 Temmuz saat 21.00’de Giuseppe Verdi’nin Rigoletto’sunda (1851), ruhumu nicedir hayranı olduğum Fransız bariton Ludovic Tèzier’nin engin sesinin akışına kendimi bırakmış oldum. (https://www.classictic.com/en/rigoletto-arena-di-verona-100th-opera-festival/85973/?t=1c2c1127b5e2 9f703dcacfbbb27ac1475a989d33&e=1201143)
Rigoletto ve Ludovic Tèzier
O Tèzier ki, dünyada çıkmadığı opera sahnesi yok, altından kalkamadığı bariton rolü olmamış, ona eşlik etmemiş büyük şef ve meşhur solist kalmamış, sayısız CD kaydı ve opera temsil DVD’si sahibi; işte o karşımdaydı! Ve Tèzier’nin insanın yüreğine işleyen sesi, söyleyişi öylesine etkileyici idi! Saray soytarısı Rigoletto’nun hem bedensel özrü, hem sevgili eşinin ölümü, hem canı kızının kaçırılışı, ardından Kont’un tecavüzüne uğrayışı, bastırılamaz öç alma duygusu ve sonunda yanlışlıkla kızının ölümüne neden oluşu, velhasıl tüm trajedi Tèzier’nin yorumuyla unutulmayacak şekilde iliklerime kadar işledi. Düşündüm de yetmişli yıllarda Ankara operasında izlediğim ve etkisinden hiç kurtulamadığım Romen bariton Nicolae Herlea’dan sonra ilk kez gerçek anlamda bir Rigoletto yüreğimdeki tüm acıları harekete geçirdi. (https://www.youtube.com/watch?v=h1OP-6g3yuU)
Yola çıkmadan önce ADOB sanatçısı bariton Mert Özdemir’in tanışıklığı ve nazik aracılığı sayesinde temsil sonrası Tèzier ile kısa bir sohbet yapma sözü alabildim ve yapabildim. Gönülden tebriklerimi sunduktan sonra kendisine en sevdiği rolü sorduğumda “tüm Verdi eserlerindeki rollerin ama özellikle Rigoletto” olduğunu söyledi. Rigoletto yorumunun yüreğimdeki tüm acıları ortaya çıkardığını ama bir yandan da onun sesinin benim için en büyük teselli olduğunu söyledim ve bunu nasıl başardığını sordum. “Sizin ve Rigoletto gibi diğer insanların tüm acılarını anlıyorum, hepsini içimde hissediyorum. İnsanlığa dair derin duyguları anlatması nedeniyle Rigoletto en sevdiğim rol.” dedi. Ardından ülkemizdeki umut vaat eden genç opera sanatçılarını konuştuk, onlara değerli tavsiyelerini aldım. Hem arkamdaki uzun ve sabırsız hayran kuyruğuna rağmen (ve nispet) sohbet edebildiğimiz hem de sohbetimizi bir fotoğrafla kayda alabildiğim için gerçekten çok mutluyum.
Temsildeki diğer sanatçılara gelince, Gilda rolünde billur sesli meşhur soprano Nina Minasyan, adeta mikrofon kullanıyormuşçasına engin sesli Gianluca Buratto (Sparafucile), diğer rollerde Valeria Girardello (Maddalena), Agostina Smimmero (Giovanna), Gianfranco Montresor (Monterone Kontu), Nicolò Ceriani (Marullo), Riccardo Rados (Matteo Borsa), Matteo Ferrara (Ceprano Kontu), Francesca Maionchi (Ceprano Kontesi), Giorgi Manoshvili (uşak) Verona seyircisini mest ettiler. Mantova dükü rolünde, günümüz dünya sahnelerinin divası soprano Anna Netrebko’nun kocası tenor Yusif Eyvazov’a gelince, sesi ve oyunu öylesine etkisizdi ki, bu role seçilmesinin nedeni acaba “eş-torpili” midir, diye düşünmeden edemedim.
Şef Marco Armiliato Festival Orkestrası’nı sanatçıların seslerini asla bastırmadan ama MÖ.30 yılında inşa edilmiş, zamanında at koşturulmuş devasa ve akustiği mükemmel arenanın her bir köşesinden duyulabilecek şekilde yönetti.
La Traviata ve Gilda Fiume
8 Temmuz gecesinde ise yine Verdi’nin La Traviata operasının (1853) harika bir temsiline şahit oldum. (https://www.classictic.com/en/la-traviata-arena-di-verona-100th-opera-festival/24837/?t=1c2c1127b5e29f703dcacfbbb27ac1475a989d33&e=1170716)
Bu temsili ise başrol Violetta Valéry rolünde Gilda Fiume aldı götürdü. Bu temsilden geriye zihnimde ne Francesco Meli (Alfredo Germont rolünde), ne de diğer sanatçılar, Artur Rucinski (baba Germont), Sofia Koberidze (Flora Bervoix), Francesco Maionchi (Annina), Carlo Bosi (Leterières Vikontu Gstone), Nicolo Ceriani (Baron Douphol), Girogi Manoshvili (Doktor), ne Roberto Accurso (d’Obigny Markisi), Max René Cosotti (Giuseppe), Stefano Rinaldi Miliani (hizmetkâr), dansçılar kaldı. Sadece Gilda Fiume’nin billur gibi, tertemiz, berrak, şeffaf, bahar ayında masmavi gökyüzü renkli sesi vardı. Fiume asla bağırmadı, haykırmadı, zorlamadı. Kendini göstermeye veya kanıtlamaya çalışmadı, sadece herkesi kendisini dinlemeye davet etti. Hele son perdedeki arya, hayatımda dinlediğim en güzel Violetta aryası değil, en harikulade soprano aryalarından biri olarak zihnime yerleşti. Fiume sesiyle beni mavi-beyaz buluta sarmalayıp, gökyüzüne çıkardı, en duygulu güzel anılarımın ve hayallerimin içinde dolaştırdı. Verona’da olduğumu bile unutturdu. Eserin sonunda şefkatle yerime geri getirip sarsmadan oturttu. Onu dinlerken ve alkışlarken hissettiklerimi başka türlü anlatamam!
İtiraf etmeliyim ki Gilda Fiume’yi yeterince tanımıyordum, internette biraz dolaşıp baktım. Karşıma 2022’de İtalya’da Rossini’nin Stabat Mater konserinde Deniz Leone ile beraber söylemiş oldukları çıkmaz mı! (https://www.vdj.it/teatro-al-bellini-di-catania-lo-stabat-mater-di-rossini-per-auspicare-una-pasqua-di-pace/gilda-fiume-e-deniz-leone/ Erişim: 14.4.2022)
2015’te Ankara’da I Puritani operasında Arturo rolünde dinleme şansını elde ettiğim tenor Deniz Leone için “İtalyan tenorlara özgü ışıldayan altın-bakır renkli sesiyle inanılmaz tiz seslere (si bemol ne ki, mi ve fa notalarına) çıkabilen bir sanatçımız” diye yazmıştım ve şu cümleyi eklemiştim: “Öğrencisini izleyebilmiş olsaydı Pavarotti eminim, “Bravossimo Leone” derdi.” (Aydın O’Dwyer P: Püriten'in Aşk ve Gururu. Sahne Dergisi, Mayıs-Haziran 2015).
Verona’da Opera Sahneleme
Rigoletto’yu Verona Festivali’nin nispeten yenilerinden Antonio Albanese, La Traviata’yı ise festivalin neredeyse sabit rejisörü Franco Zefirelli’nin sahnelemişti. Böylesine büyük bir alanda sahnedeki ayrıntıların seyirciler tarafından olabildiğince seçilebilmesi için seyirci-sahne mesafesine uygun özel dekor, kostüm makyaj, aksesuar tasarımı gerektiriyor. Rejinin tüm katmanlarının buna göre uyarlanması da önemli. Aynı sahneleme küçük kapalı bir salonda karmaşa yaratabilirken, Verona arenanın geniş ve uzak alan perspektifinde net görüş ve algılanış sağlamış. Verona deneyimlisi Zefirelli, nispeten deneyimi az Albanese’ye göre daha cesur ve tabii Traviata’nın konusuna uygun şekilde daha görkemli bir sahneleme yaratmıştı.
Uvertürde sahneden geçen atlı cenaze arabası adeta Zefirelli’nin imzasıydı! Albanese, uvertürde sahnenin seyirciye göre solunda Rigoletto’nun geçmişini ve Gilda’nın çocukluğunu betimleyen bir video kullanmış. Video görüntüsü gayet silik ve anlatıma hiçbir katkısı olmayan bir unsurdu ki deneyim azlığı böylece daha ilk anda kendini göstermiş oldu.
Keza dikkatinizi çektiyse sanatçıların mimik-jest ve benzeri sahne yorumlarından söz etmedim, uzak mesafeden ne bu ayrıntıları görmeye imkân vardı ne de önemi vardı. Sahne yorumuna çok önem veren bir opera-sever olarak belki de ilk kez ses yorumunun önceliği konusuna saygı duydum.
Leyla Gencer ile başlayan ve Murat Karahan ile devam eden (ve 2006’da Rigoletto’da Diana Damrau ile söylemiş olan Deniz Leone’den de başka sanatçımız var mı bilmiyorum) Türk opera sanatçılarının Verona Opera Festivali başarılarının süreceğine inanıyorum. Şüphesiz ki, bu zor yolu kendi başına kat eden Murat Karahan genç sanatçılarımız için elinden geleni yapacak, bu açıdan da silinmeyecek bir iz bırakacaktır.
Pınar Aydın O’Dwyer
18 Temmuz 2023, Ankara
Not: Verona’da bir kitapçıda Leyla Gencer’in 1966’da başrolünü oynadığı Aida temsinin DVD’sine rastlayınca ne kadar gurur duyduğumu tahmin edersiniz.
Fotoğraflar: Patricia McGettrick, Pınar Aydın O’Dwyer