Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde 5.10.2023 akşamı (ADOB) Modern Dans Topluluğu’nun Çocuklar Ağladığında adlı dans gösterisini izledim. Eserin koreografisi ve rejisi Özgür Adam İnanç’ın yaratımıydı. Libretto Füsun Ataman’a, orijinal beste Selma Mutal’a, dekor tasarımı Aykut Öz’e, kostüm tasarımı Gazal Erten’e, ışık tasarımı Fuat Gök’e, video tasarımı Coşku Türel ve Bersun Kılınç’a ve animasyon Selen Kılınç‘a aitti. Yanı sıra koreografi asistanlığını Müge Güleşen, repetitörlüğü Deniz Alp, Hakan Odabaşı, Yıldız Kaplan, eser sorumluluğunu İlke Sayıner, prodüksiyon asistanlığını Pelin Köken üstlenmişti; grup sorumlusu Özlem Özükan Şensoy ve kondüvit Mert Okuyan idi.
Eserin Kasım 2022’de seyirciyle ilk buluşmasını ve beraber izlediğimiz temsili sayın Necla Çıkıgil bu portala yorumladı.1,2 Bense ilk kez, prömiyerden neredeyse bir yıl sonra izlemiş oldum. Samimi olmak gerekirse, bunun nedeni “çocuk” ve “ağlama” kelimeleri yan yana olunca temsil ortasında göz yaşlarımı tutamama korkumdu.
Eser Hakkında Bilgiler ve İzlenimler
Yalın ve estetik bir video animasyon sunumuyla açılan eserin ilk sahnesinde bir çocuk parkında, bildiğimiz her tür oyun neşe içinde oynayan çocuklar izleniyordu. Kendi çocukluğumuzu anımsatan, kah yalnız, kah gruplar halinde olan bu tatlı, neşeli, eğlenceli, masum oyunlar hem sahnede hem izleyicilerin zihninde coşkuyla aktı.
Neşeyi hissettiren rengârenk canlı atmosferde çocukluğu betimleyen rengarenk kısa çoraplarla yapılan danslar o kadar etkileyiciydi ki, bu eser için bestelenmiş müzikle de birleşince bu görüntü hiç bitmesin istedim. Danslarda modern dans usulü akrobasi yok, “kenarda durup sırası gelince trapezci gibi hareketini yap” yok. Koreografi o kadar doğal ve akıcıydı ki o anda ben de sahnede dans ediyormuşum gibi hissettim.
Aynı anda “oyun parkı” unsuru bana, pop şarkıcısı eski adıyla Cat Stevens, şimdiki adıyla Yusuf İslam’ın “Where Do the Children Play?” (Çocuklar Nerede Oynar?) adlı şarkısını anımsattı; “Dev uçaklar, kozmik trenler, yeşil tarlalarda gezinen arabalar, benzin dolu kamyonlar, daha yüksek binalar: Bunlar bizi güldürür mü, ağlatır mı? Peki, çocuklar nerede oynar?”
Derken ortaya “siyah balonlu adam”, ardından da Mr. Capital çıktı. Kötü adamlar belirdikçe çocuklar arasında gruplaşmalar, gruplar arasında ayrılıklar, ötekileştirmeler ve kavgalar, akran zorbalığı, vb. başladı. Devamında sahne yaşamın zorluklarını ifade eden solgun, koyu, karanlık renklere büründü. İş yaşamındaki kişisel sorunlardan evrensel sorunlara; savaşlara, göçlere, açlıklara, hastalıklara ve umutsuzluklara, kısa dünya tarihi ve günümüz, hem dans ve müzikle, hem de yalın ve etkili fon dekoruyla sunuldu. Oyuncakların yerini bavullar, bombalar, gaz maskeleri aldı. Artık yaşam korku, acı, hüzün, ayrılıkla dolmuştu.
Eserin başlangıcındaki danslar ve dekor baba Pieter Brueghel’in “Çocuk Oyunları” (1560) adlı resmini aklıma getirdi.
İlerleyen sahnelerde ise John Singer Sargent’ın “Gazdan Zehirlenenler” (Gassed, 1918),
Otto Dix’in “Gaz Saldırısı Altında İlerleyen Öncü Birlikler” (Stormtroopers Advance Under a Gas Attack, 1924) adlı eserleri gibi dünya savaşları manzaraları gözümün önüne geldi.
Ardından ortaya çıkan “kırmızı balonlu kızın” balonu başkaları tarafından patlatılsa da umut başka renklerle yeniden doğdu. Muhtemelen “kırmızı balon”, bir yandan Albert Lamorisse’nin “Kırmızı Balon” (Le Ballon Rouge, 1956) isimli kült filmine, bir yandan Tayvanlı yönetmen Hou Hsiao-Hsien’in bu filme ithafen çektiği “Kırmızı Balonun Yolculuğu”na (Le Voyage de Ballon Rouge, 2007), diğer yandan da Steven Spielberg’ün “Schindler’in Listesi” (Schindler’s List, 1993) adlı filmindeki “kırmızı” unsuruna göndermeydi. Öyle ki, zihnimde Schindler’in Listesi ile Çocuklar Ağladığında’nın sonuna doğru fondaki pano üzerinde çeşitli yer, zaman ve nedenlerle öldürülmüş çocukların adı yazılı anıt buluştu. Kudüs’te Yad Vashem3 adlı soykırım müzesinde karanlık gökyüzünde adeta yıldızların arasında dolaşılırken o dönemde öldürülmüş, yani yıldızı söndürülmüş çocukların adı ve yaşı sayılıyor. Bu müzeyi gezdiğim yıl Bosna’da da aynı durum yaşanıyordu. Vahşi ve acımasız dünyada çocuk dramlarının biri bitmeden diğeri başlıyor. Belirtmeden geçemeyeceğim, müzenin adı olan “yad” kelimesi yad etmekten geliyor.
Eserin umutsuzluk sahnelerinden itibaren ara ara görünmeye başlayan ve “running gag”4 şeklinde devamlılığı olan “kâğıt kayık” unsuru, çocukların ağlamaması umuduyla dilek tutma metaforu olarak eserin son sahnesine sımsıcak damgasını vurdu.
Eserin Uyandırdığı Diğer Duygu ve Düşünceler
Evet, aslında gösterinin adından dolayı epeydir ayağım geri geri gidiyordu. İçinde “çocuk” ve “ağlama” kelimeleri geçen konulardan kaçınma duygusu eminim benim gibi birçok insanda mevcuttur. Ağlayan o çocuklar beni çok üzüyor, kendimi çok çaresiz hissettiriyor; birçok insan gibi ben de elimden ne gelir bilmiyorum. Öte yandan bu duygudan prim elde etmek isteyenler, kendi sayelerinde oluşmuşçasına “mutlu çocuk” reklam pozlarıyla her gün çevremizdeler. Giderek yozlaşan bu görüntüler bizi kimi zaman duygusuzlaştırabiliyor bile. Odd Nerdrum’un5 anlatımıyla “Yoz (kiç), süregelen insan meseleleriyle, biçimi ne olursa olsun acıklı olan, “insan” olarak adlandırdığımız varlıkla ilgilidir. En yüksek düzeyde “kiç”in görevi yaşamda gülmeyi durduracak kadar yüce bir ciddiyet yaratmaktır.” Nerdrum’a göre “kiç”, her toplumun kendisine özgü hassasiyetine hitap eder, ama “sanat” evrensel insan usuna sesleniştir, “Sanat bir arabadır, kiç bir attır. Atın sırtında uyursanız, at uçuruma geldiğinde duracaktır.” diye ekliyor.
Her ne kadar Çocuklar Ağladığında’nın konusu çocukların ağlamasını içeriyorduysa da anlatım asla “kiç” değildi. Aksine zarafetle, düşündürerek etkileyen, gözü ağlatan değil zihni tetikleyen, sürekliliği ve evrensel gerçekliği olan bir “sanat arabasıydı”. Fransız şair Arthur Rimbaud’nun Askerin Ölümü* adlı şiiri ne yara, ne kan, ne de ölüm kelimesi geçmeden mermiyle vurulup ölmüş, nehir kenarında yatan bir genç askerin cesedini betimler. Bu şiir misali Çocuklar Ağladığında da öylesine büyülü, şiirsel bir gerçeklik ifade buluyordu ki bunun dans yorumuyla nasıl gerçekleştirilebildiğine hayran olmamak elde değil. Özgür Adam İnanç ve arkadaşlarının dansla yarattığı sihirli şiir, tam anlamıyla evrensel bir mesaj olmuş.
Eserin yaratıcıları, seyredenleri “çocukların gözünden dünyaya bakmaya” davet ettiğinden, ben de yanımda oturan 13 yaşındaki Ali’ye izlenimlerini sordum. Ne de olsa çocuklukla erişkinlik arasında bir yaşta olduğu için hem daha çocukluğun tadı henüz damağından silinmemiş hem de gelecek hakkında endişeleri henüz filizlenmemiş olmalıydı. Ali, renkli sahnelerden çok, onu en fazla “savaş sahnelerinin ve onların siyah beyaz oluşunun etkilediğini” söyledi. Demek Ali, yaşından daha olgun ve yaşadığı dünyanın sorunlarını bu eserdeki dans ve renk kullanımıyla algılamıştı.
Dilekler ve Son Cümle
Eserin koreografi, dekor, kostüm ve rejisi o denli estetik ve etkileyiciydi ki ADOB fuayesinde bir fotoğraf sergisi olsa diye hayal ettim. Siklorama6 tarzında sırasıyla daire şeklinde dizilecek fotoğraflar hem eseri izlememiş olanlarda izleme arzusu yaratabilir hem de kendi başına bir fotoğraf sanatı etkinliği olabilir. Üstüne bu fotoğraflardan oluşacak bir foto-film Chris Marker’ın sinema sanatının nadir örneklerinden olan Dalgakıran7 adlı filmiyle boy ölçüşebilir.
Bir süre önce şehrimizi ziyaret eden bir yabancı dostum “Ankara’da Modern Sanat Müzesi var mı?” diye sormuştu. Ona ne diyeceğimi bilememiştim. Bugün olsa gururla “Var, üstelik canlı dans ile, Çocuklar Ağladığında” eserinde derdim!
12 Ekim 2023, Ankara
***
Dansçılar
Solo: İlke Sayıner; Mr. Capital: Göktürk Arıkan; Kız düet: Deniz Uzuner, Asya Canbulat; Erkek düet: Hakan Özenalp, Sercenk Yücel; Diğer dansçılar (Soyadı alfabe sırasına göre): Serap Armağan, S. Eylül Atak, Almina Ayyıldız, Özgür Ayyıldız, Gülşah Bakır, Mert Bozkurt, Özkan Gültekin, Eren Çelebi Kutlu, Zeynel Can Soylu, N. Burak Şanlı, Atahan Tepe, Şuayip Efe Uzun, Beste Üstün. Çocuk Balesi: Asya Tetik, Mert Külah.
Fotoğraflar: Ali Ulvi Baycan, Mehmet İzdeş, Tarkan Serengül, Emre Turan
(*) Askerin Ölümü, Arthur Rimbaud
Yemyeşil bir çukur, burada bir ırmak çağlar
Gümüş paçavraları atlara çılgınca takan
Burada güneş mağrur dağın tepesinden parlar
Küçük bir vadi ki bu, köpürür ışıklardan
Genç bir asker uyuyor, başı çıplak, ağzı açık,
Ve ensesi taze mavi terlerle yıkanmış..
Yeşil yatağına yağmur gibi yağıyor ışık,
Bulutların altında, solgun otlara uzanmış...
Hasta çocuklar gibi uykuda gülümsüyor
Ayakları zambaklar içinde; askercik üşüyor
Tabiat, beşiğinde salla onu, sıcak sar!
Burun kanatları artık, ürpermiyor korkuyla;
Eli göğsünde, sakin, güneşte dalmış uykuya
Yalnız sağ yanında kırmızı iki delik var.
https://siir.sitesi.web.tr/arthur-rimbaud/askerin-olumu.html Erişim: 8.10.2023
1 https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/necla-cikigil/cocuklar-agladiginda/2891/ Erişim: 5.12.2022
2 https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/necla-cikigil/cocuklar-agladiginda-5-ekim-2023-temsili/3079/ Erişim: 8.10.2022
3https://www.yadvashem.org/visiting.html?gclid=Cj0KCQjwpompBhDZARIsAFD_Fp_vk5AY20oRhfS4Nxt1QDWYgOZhWFfTM1EmpVR_LmoQszBBcI_Kr2UaAn4TEALw_wcB
4 Running gag: Sahne eserlerinde seyircinin sahnede anlatılan olaylar arasında bağlantı kurmasını sağlamak için kullanılan tekrarlayıcı unsurlar.
5 Nerdrum O: Kiç Yaşama hizmet eder. (Çev: AF. Korur). rH+ Sanat, sayı 42, 2007
6 https://en.wikipedia.org/wiki/Cyclorama, https://www.nps.gov/gett/learn/historyculture/cyclorama.htm
7 La Jetée (Dalgakıran). Kısa film. Yönetmen ve Senarist: C Marker, 1962