E S K İ K U L E L E R
1884 yılında Ankara Kalesi Hisar Kapısı’nın girişine göre sol burcu üzerine, Ankara Valisi Sırrı Paşa’nın girişimi ve Hacı Süleyman Refik Efendi’nin gözetimi ile bir saat kulesi yaptırılır. Louis Edel’in aynı yıl imal etmiş olduğu ve Strasbourg’dan getirilen saatin çanının kadran çapı 1 metredir. Kule önünde 9 Nisan 1977’de çekilen ve arkasına “bakımsız ve köhneliğine karşın inatla çalıştığı” notunu düştüğüm fotoğrafın hemen sonralarında olmalı, bozulur ve durur. Taa ki, 2006’da kule restore edilene değin.
Bu saatle benim tanışıklığım 1947-1948 yıllarına rastlar. O zamanların Yeni Hayat İlkokulu’nun kale kapısı tarafında bir yerlerinde Demirfırka Polis Merkezi vardır. Bu binada görev yapmakta olan babamı bir ziyarete gidişimde, onun oda penceresinin yokuş yukarı tarafına kalan bu saate bakarak, “hayali manyetolu telefon konuşmaları” yaptığımı ve çanını dinlediğimi anımsıyorum.
İtalyan mimar Paolo Vietti Violi’nini imzasını taşıyan ve yapımı 1934-1936 yılları arasında tamamlanan 19 Mayıs Stadyumu, ilk zamanlarında Ankara Stadyumu adı ile anılır. Küçüklüğümde yıllarca 23 Nisan ve 19 Mayıs kutlama törenlerini izlediğim bu stadyumda, futbol karşılaşmaları ve atletizm yarışmaları da yapılır. Stadyumun kapalı tribününün karşısına rastlayan açık tribünleri, aynı adlı saat kulesinden(sonraki yıllarda tribün genişletme çalışmaları sırasında ne yazıktır ki bu sembol kule yok edilmiştir. Ancak yaşlıca futbolseverler, o tribünü halen “maraton” olarak anarlar) esinlenilip “Maraton” olarak adlandırılır. 1950’lerin bir bahar ayında, öğleden sonra güneşini karşıdan alarak gözleri kamaştıran bu Maraton Tribünü’nden, hayatımın ilk futbol maçını izlediğim ve “sarı-lacivert” Ankaragücü’nün, “lacivert-kırmızılı” Jandarmagücü’nü 10-0 yenişini bir FB-GS maçı olarak algıladığım dün(!) gibi hatırımda.
Mimar Sabri Şevki Akalın’ın projesini çizdiği, temelleri 10.8.1935’de atılan “Gar – Gar Gazinosu – DDY İşletmeleri Umum Müdürlüğü” üçlüsü 30.10.1937’de hizmete girerler. Gar Gazinosu bu tarihten başlayarak Ankara’nın en ünlü ikinci mekanı(ilki Ankara Palas) olur.
Gazinonun bitişiğine dikilen saat kulesi, gar yerleşkesinin belirgin noktalarından biridir. Bu gazinonun kapalı kısmında 1950’lerin sonlarında yanılmıyorsam Zeki Mürenli bir geceye, yazlık bahçesinde de o zamanki adıyla bir “varyete”ye tanıklığım var.
Bugünkü Opera binası 1933-1934 yılları arasında mimar Şevki Balmumcu’nun yapıtı olarak “Sergievi” adıyla inşa ediliyor ve 29 Ekim 1934’de Sanayi Sergisi ile açılışı yapılıyor. Ancak, kulesinde bir de saati olan bu yapının, henüz 12 yaşında iken yıktırılmasına karar veriliyor. Etik olmadığını düşündüğümüz bir uygulamayla Balmumcu dışlanarak, bu kez o yıllarda Ankara’da bir dizi bina üretmiş olan Paul Bonatz’a bir proje çizdiriliyor. 1947-1948 yılları arasında süren inşaat sonrasında bina, 2 Nisan 1948’de Devlet Operası olarak yeniden şekilleniyor. Çok çok küçükken bu binada bir “Artırma ve Yerli Malları Haftası Sergisi”ne gitmişliğim var mı, yoksa bana mı öyle geliyor ?
Bu gerçek(!) saat kulelerinin ikisi(Kale ve Gar) halen çalışır iken, ikisi(Maraton ve Sergievi) çoktan tarihe karışmış durumda.
Ankara’da bağımsız kule şeklinde olmasalar da, binaların tepesinde kulemsi çıkıntılar oluşturan saatler de var. 1928-1930 yılları arasında Ernst Arnold Egli’nin çizimiyle yapılan Ticaret Lisesi’nin “saat ve bayrak kulesi” ile, yine aynı mimarın tasarımı olan AOÇ Genel Müdürlüğü binasının saatleri de bunlar arasında.
Y O Z K U L E L E R
Altındağ Belediyesi’nce 2010 başlarında o içimizi acıtan “Hamamönü Dönüşümü”nün ortalık yerine Divriği Ulu Cami ve Darüşşifa’sından motifler apartmış “ucube” bir saat kulesi dikiliyor. Aynı sıralarda Mamak Belediyesi bir meydana, Keçiören Belediyesi ise bir parka diktikleri sevimli(!) kulelerle kortejdeki yerlerini alıyorlar.
Kanımızca, tatlı rant kapısı ile başı hoşlaşan Ankara Büyükşehir Belediyesi , 5 Mart 2012 günlü Habertürk Gazetesi haberine göre, Ankara’yı iki yıl içinde saatlerle donatmaya karar veriyor. Nitekim, iki yıl sonraki 7 Ocak 2014 günlü Ankara Büyükşehir Belediyesi Bülteni’nde, 14 Ocak 2014 günü toplu açılışı yapılacak 214 tesis(!) arasında 33 tane de “meydan saati” bulunduğunu okuyoruz.
Çoktandır aramızda olmayan Ankara sevdalısı Ali Esat Bozyiğit’in “saat sütunları” olarak tanımladığı bu ucubelerin sayısının şimdilerde kaça ulaştığını bilmiyoruz. Ancak sıkça tanık olduğumuz üzere bu iğreti sütunların ya kimi yüzlerindeki saatler günde sadece iki kez doğru zamanı gösteriyor, ya da dört bir taraftaki yüzleri başka başka saatleri gösteriyor. Acaba diyorum, Ankara’nın 5 girişine yapılan o 5 “kitch”(yoz beğeni) kapının kulelerine de saat konulsa daha da mı sevimli(!) olurlardı ?
Yazık olmakta Ankaram’a, kapıları-kuleleri-saatleri ile de büyük bir hızla çirkinleşmekte o “Güzel Ankara”mız.
ÇAĞDAŞ TÜRK DİLİ DERGİSİ, Temmuz 2015, Sayı : 329