27 Ekim 2023 akşamı, CSO’nun ana salonundaki coşkulu konserini, TRT Radyo 3’ten dinledim. Programın üçüncü eseri, Musa Süreyya Bey’in bestesi Mülkiye marşı, sözlerini 19 yaşında yazan, ilerleyen yıllarda rubaileriyle çevresinde hayranlık yaratan Cemal Ethem [Yeşil] Bey’i bir kez daha anımsamama vesile oldu.
1900 yılında aslen Diyarbakırlı olan babası Binbaşı Ethem Bey’in görevli bulunduğu Bağdat’ta doğan Cemal Yeşil, henüz 18 yaşına gelmeden birçok acıyı ardı ardına yaşadı. Babası, 1915'te Kafkas Cephesinde şehit oldu, bir yıl sonra da annesi Şefika Hanım öldü. Aynı yıllarda iki küçük kardeşini yitirdi.
Ardı ardına yaşanan bu acılar sonraki yıllarda rubailerine yansıdı. “Kafkas Cephesinde ölen babama” başlığı altında şu satırları yazdı:
“Bir iz bırakır mı sindiren toprakta, / Tek damla, o yıllarca süren sağnakta? / Her fırtına bende tazeler hâtıranı, / Boşluklara savrulup giden yaprakta.”
Kardeşleri ve annesini andığında yine dizelere sığındı:
“Bir gün üçe indi verdiğin beş yaprak, / Bir gün yarı soldun eşe hasret kalarak. / Kök bağları bir bir çözülen körpe dalın, / Belliydi, yaz ortasında birden kopacak.”
Annesi öldüğünde İstanbul Sultanisi’nde parasız yatılı olarak okuyordu, mezun oldu, 1917'de askere alındı, bir yıl sonra 1918’de sınavla Mülkiye Mektebine girdiği günlerde ağabeyi Kemal Irak cephesinde şehit oldu. Bu acı da ilerleyen yıllarda rubaisinde ölümsüzleşti:
“Var yoktu yolun başında üç yıl aramız; / Üç beş… otuz oldu şimdiden göç sıramız./ Ayrıldık, hangimiz diden farketmez: / Alnındaki kurşun yeri ortak yanımız.”
O yıl Mülkiye’ye girenler, öğrencilerden Haluk Nihad [Pepeyi] Bey’in anlatımıyla, “Yıldız Sarayı müştemilâtından olan Muzika-i Hümâyun Dâiresi'nde Pâdişâh'a sadâkat yemini” ettirilerek okula başladılar.
Okul arkadaşlarından Mahmut Ziya [Dalat] Bey”in “İstanbul o zaman işgal altında idi. Gerek işgal kuvvetlerinin gerek yerli azınlıkların çılgınlıkları bize çok üzüntü verirdi...” diye anlattığı günlerde Mülkiye, Yıldız Muzika-i Hümâyun Dairesi’nden Kabataş Setüstü’nde Ethem Paşa Konağı'na taşındı. Okulun karşısında işgal güçlerinin donanmasına mensup gemiler demirliydi. : Bir başka öğrenci Mahmud Muzaffer [Akalın] Bey, duygularını “Boğaziçi'nde demirli bulunan işgal kuvvetlerine ait donanmayı görmek bize çok acı geliyordu” diye özetleyecekti.
Öğrencilerden Ahmet İhsan [Ünal] Bey’in “Harp gemilerinin toplarını İstanbul'a çevrilmiş vaziyette görür, kalplerimizde çok büyük acılar hissederek seyrederdik" diyerek aktardığı duygular Cemal Ethem Bey’in rubaisine yansıdı:
“Çıkmazda mıyız? Kapandı ön, yan, arka, / Yalnız bir umut: kımıldayan karşı yaka. / Talih yolu her yol gibidir, kim ne görür, / Bir ardı bilinmez dönemeçten başka?”
Cemal Ethem Bey, yüz yıldır terennüm ettiğimiz Mülkiye marşını bu ortamda 1919 yılı Nisan ayında yazdı ve o günlerdeki duygularını 1968 yılında edebiyat eleştirmeni Muzaffer Uyguner’e şöyle anlattı:
“Bu duyguları şimdi ifade edebilmek çok zor. Aradan elli yıla yakın bir zaman geçti. O zamanın havasına girmeyi denemek, yirmi yaşından önce alınmış bir soluğu elli yıl ciğerlerinde tutup yetmişine yakın vermeyi düşünmek gibi bir şey olur. Yine de şu kadarını söyleyeyim: Mülkiye'nin 1918'de yeniden açılışı, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonraki mütareke yıllarının ilk günlerine rastlar. Okula girdiğimizin altıncı ayına doğru yazdığım bu şiire, o kara günlerin gittikçe artarak yüreklerimizde yer eden acısı ve acılığı ister istemez sinecekti. Güftenin o zaman için aşırı iyimser görünüşünü de delikanlılık çağının yenilgiye karşı direnme gücüne ve aydınlık bir geleceğe özlem duygusuna verebiliriz.”
Muzaffer Uyguner, bu sözleri, “Gerçekten de güftede bir iyimserlik havası vardır. Sanki, bu şiir Kurtuluş Savaşı’nı önceden haber vermekte ve bunun hayırlı sonucunu belirtmektedir” diye yorumladı.
Marşın sözleri kaleme alındığı günlerde Ethem Cemal’in “Rıhtımda yosun, açık denizlerde kanat; / Artık kopuyor gıcırdayan köhne halat. / Dağ başları bekliyen binek taşıdır, / Kar yüklü doruklarda bizimdir şu kır at.” dizelerinin yer aldığı rubainin başlığı olan “19 Mayıs” tarihine henüz erişilmemişti.
Şairin “Ey vatan göz yaşların dinsin” diye başladığı ve “Yetiştik çünkü biz” diye tamamladığı dizeleri ilk okuyanlardan sınıf arkadaşı Cevdet [Dülger] Bey, o günü anılarına şöyle aktardı:
“Cemal Yeşil arkadaşımın yazdığı ‘Mülkiye Marşı'nı Yüksek Muallim Mektebi mûsikî muallimi olan Mûsâ Süreyya Bey'e ben bestelettim ve 1919'da Mektebe götürerek birkaç sınıf arkadaşımla birlikte öğrendik ve sonra diğer arkadaşlara öğrettik. Bu suretle ‘Mülkiye Marşı’ meydana geldi.”
Musa Süreyya Bey’in kız kardeşi Nihâi Erkutun, Mülkiye Marşı'nın bestelenmesine ilişkin anısında Cevdet Bey’in sözlerini şu ifadelerle doğruladı:
“Gayet iyi hatırlıyorum. Mütareke yıllarında bir gece, bir dostumuzun evinde ailece toplandığımız sırada marşın güftesini getirdiler. Ağabeyim güfteyi okuyunca çok duygulandı. Hemen kalktı; orada bulunan Piyanonun başına geçip bu Marşı o gece besteledi.”
Mülkiye öğrencileri Anadolu hareketini yakından izliyorlardı. 2. İnönü savaşının kazanılmasının ardından okul Müdürü Hüseyin Nazım Bey’in desteğiyle, 13 Nisan 1921 günü “Zafer Münasebetiyle” adıyla müsamere hazırlandı. Programın belirlenmesi ve uygulanmasında ön saflarda görev alan Cemal Ethem Bey, kemanıyla Haydn, Beethoven, Bach ve Schuman’dan eserler seslendirdi. Müsamerede Ankara’da Büyük Millet Meclisi tarafından yeni kabul edilmiş ve henüz bestelenmemiş olan İstiklal Marşı’nın sözleri de coşkuyla okundu.
7 Haziran 1921'de Mülkiye'den "Pekiyi" dereceyle mezun olan Cemal Ethem, aynı ay sınıf arkadaşlarından Cemaleddin Mazhar ve Cevdet [Dülger] ile Ulusal kurtuluş hareketine katılmak üzere Giresun vapuruyla İnebolu’ya hareket etti.
Cemal Ethem Bey, Maliye Bakanlığında çalıştı, Teftiş Kurulu’nda müfettişlik yaptı, Maliye Bakanlığı ve Başbakanlık Müsteşarlıkları görevlerinden sonra Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri oldu, büyükelçilik görevlerinde bulundu, 27 Kasım 1977 günü aramızdan ayrıldı.
Yakın çevresindekiler arasında Yahya Kemal, Nurullah Ataç, Fuat Bayramoğlu, Cahit Sıtkı Tarancı, Bâkî Süha Ediboğlu, Ahmed Muhip Dranas ve daha birçok ünlü edebiyatçı vardı.
Rubailerinden Ver Saki, Refik Fersan (Mahur makamı), Her şey bu zaman evinde nâ-çâr geçer, Suphi Ziya Özbekkan (Uşşak makamı), Gül Bahçesi, , Cinuçen Tanrıkorur (Hicaz fantezi) tarafından bestelendi.
Vecdi Seviğ
28 Ekim 2023