Zor. Üzgünüm, çok üzgünüm çünkü bir sevgili dostu, arkadaşı, eski bürokrasi meslektaşımı kaybetmekten öte bir şey duyumsadığım. Savunmasız, kendini öteleyen- öncelemeyen, maddi çıkarlara yüz vermeyen bu nedenle de çokca zararlı çıkan, nerde hangi konumda olursa olsun yararlı bir üretim içinde olmayı başaran, çevresindekilere yardım edebileceği bir şeyler bulmak için çırpınan iyi bir insan, iyi bir aydın, çalışkan bir yazardı ama beni asıl sarsan onunla yaşadığımız içten yakınlıktı. Kardeşim gibiydi.
Kurthan Fişek'le birlikte gazetecilik yaptığı günlerde askılı pantolonu, sıvanmış kolları, ceplerindeki elleriyle Bakanlık koridorlarında dolaşırken, sanat/medya ilişkilerinde son derece yararlı yapıcı ilişkiler içinde iyice tanıdığımda adeta yaka paça Sinema Genel Müdürlüğü'ne transfer etmek için Fikri Bey'e önermeyi becermiştim. Fikri Bey zaten o sıralar yaşamımıza henüz giren bilgisayar konusunda kendisiyle çalışıyordu Özel Kalem'inde. Uygun gördü.
Sonra Genel Müdür Yardımcısı ve daha sonra Genel Müdür'dü. Enflasyonun 100'ün üzerinde olduğu yıllarda, bandrol ihalesini bir öncekinin yarı fiyatına hallettiğini söylesem ne kadar başarılı olduğunu yeterince örneklemiş olurum sanırım. Daha sonra Müsteşar Yardımcılığı da yapacaktı ama o da benim gibi bürokrat olmak için çok istekli değildi.
Fotoğraf: Mahmut Turgut'un çekimiyle, Remzi İnanç'la Çarşı'da söyleşide.
Yıllarca birçok ülkeye, kente gittim birlikte, birçok iyi iş yaptım ama bürokrasi yılları sonrasında daha yakın olduk. Hep yazıyor, araştırıyor, sürekli birlikte üretebileceğimiz projeler geliştiriyordu. Oda TV'de tüm yönetimin hapiste olduğu yıllardaki tüm olanaksızlıklara, kısıtlılıklara karşın nasıl başarılı olduğunu, Oda TV'yi ayakta tutmak için nasıl çırpındığını hepimiz biliyoruz. Yazdığı kitapların çoğunu yayınlanmadan okudum. Stanislavki'nin "Bir Aktör Hazırlanıyor" isimli kitabını rusçadan çevirirken günler süren yazışmalarımız oldu,tiyatro birikimime güvendi, bunu içtenlikle paylaştı önsözünde.
Onun diliyle önce "Gülşen Hanım"dım Mümtaz için. Sonra bir kitabını "Benim için en başından beri hep Gülşen Abla'ydınız diye imzalamıştı. Dostoyevski'nin Budala kitabının rusçadan yaptığı çevirisini "Gülşen abla, tek tesellim Y. Kemal'in bu çeviri için -okuduğum en iyi çeviri- demesi. Mutlu birşey değil mi? Saygıyla, sevgiyle. İyi ki varsınız" sözleriyle imzalamıştı.
Onu çok özleyeceğim, yerini dolduramayacağım, ikide bir telefon etmesini, evimde paylaştığım saatleri, biraz yedirmeye çalıştığım yemek masalarımızı, sevgili Semiha'nın Çarşı'sındaki söyleşilerimizi arayacağım, arayacağım.
Canım arkadaşım Mümtaz. Adeta kardeşim gibi sevip kollamaya çalıştığım aydın, bilgisini birikimini cömertçe paylaşan sevgili Mümtaz.
Olmadı...Yakışmadı...Yapacağın, yazacağın, paylaşacağımız çok şey vardı daha...
Gülşen Karakadıoğlu