Değerli Başkoreograf ve
Bale Sanatçısı Almula Özlem’in
anısına saygıyla…
Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB), opera sınıflamasına göre “Opera seria” (ciddi-ağır) ve “Rus biçimi gerçekçi” olarak tanımlanan Prens İgor operasını sahnelemeye başladı. Rus opera külliyatının dünyada seyrek sahnelenen eserlerinden Prens İgor’un bestesi öncelikle Alexander Borodin’e ait. Bestecinin âni vefatı sonrası eksik bölümleri Alexander Glazunov (uvertür, vd.), Nicolai Rimsky-Korsakov (Konçakovna ve koro bölümü) ve Anatoli Liadov (orkestrasyon) tamamlamışlar. Besteci Borodin, librettoyu Vladimir Stassov’un aynı adlı oyunundan kendisi uyarlamış. Librettonun konusu için 9. yüzyılda Rus İmparatorluğu öncülü Seversk’lerin prensi İgor’un Kıpçak boyundan gelen düşmanları Kuman-Tatar Türkleri-Poloveç (Peçenek) kabileleriyle savaşlarını anlatan “Prens Igor Ordusunun Şarkısı” adlı erken dönem nazım Rus destanından ilham alınmış; Kiev üzerine iki ortaçağ vakayinamesi ile (olayların günü gününe kaydedildiği resmî belgeler) de harmanlanmış (1-4).
Erken Rus tarihine odaklı eser, ilk kez 1890’da St. Petersburg’da, 1993’te Ankara’da, 2002-03 sezonunda İstanbul’da sahnelenmiş. Şimdiki yapımın 25 ve 27 Mayıs Ankara temsillerini takiben 31. Uluslararası Aspendos Opera Festivali çerçevesinde 16 Eylül 2024’de Aspendos’da seyircilerle buluşacağı ilan edilmiş durumda.
ADOB “Prens İgor” 2024-25 sezonu prömiyerini 25 Mayıs 2024 tarihinde salon en arka sıradan izledim. Orijinali prolog ve dört perdeden oluşan eser (1-4), iki perde (birinci perde: prolog ve iki tablo; ikinci perde bir tablo ve epilog) olarak sahnelendi (5) ve Rusça yorumlandı.
KONU
Kısaca konu Seversk Prensi İgor’un Poloveç’lere karşı girdiği savaşı kaybetmesi üzerine. Kendisi savaştayken karısı Yaroslavna’yı ve ülkenin yönetimini emanet ettiği Galitski hainlik yapıp yerine geçmeye çalışır. Savaşı kazanan Konçak Han İgor’a saygılı davranır, hatta dans gösterileri düzenler. Ama İgor kaçıp ülkesine geri döner. Eser Prens İgor’un karısına ve ülkesine kavuşmasıyla sonlanır (1-4).
TANINMIŞ BÖLÜMLER: Prens İgor’un “Uyku yok, yorgun ruhuma dinlenme yok" aryası, Yaroslavna’nın “Ah! Ağlıyorum” adlı aryası ile “Poloveç Dansları” ve eşlik eden koro bölümü eserin en bilinen bölümleridir. Nitekim eserde zengin koro partileri olması nedeniyle kimi müzik uzmanları bu eseri bir “Koro operası” olarak nitelendirmişlerdir (2).
ALEXANDER BORODIN (1833-87)
Balakirev, Cui, Mussorsgy ve Rimski-Korsakov ile güçlü Rus beşlerinden biri olan Gürcü kökenli Borodin aslında Tıp profesörü. Tıp ve kimya alanındaki eğitiminin yanı sıra sanat eğitimi almış. Ancak hastane ve araştırma işlerinden vakit buldukça kendini müziğe verebilmiş ve sadece beste yapmakla kalmamış, libretto da yazmış. Asıl mesleği olmaması nedeniyle kendisini “Pazar müzisyeni” diye tanımlayan alçakgönüllü bestecinin tek “dört başı mamur-uzun metrajlı” büyük operası Prens İgor. Her ne kadar âni ölümü nedeniyle besteyi tamamlayamamışsa da renkli oryantalizm melodileri içeren bu eserdeki dans, savaş korosu, aryalar, duygulu ve hüzünlü sahneler Rus halkı tarihinin etkileyici bir portresini oluşturmuş ve Rus ulusal operasının yaratılmasında kilometre taşlarından biri olmuştur (1,2).
YARATICI SANATÇILAR
ADOB yorumunda eseri sahneye Rusya’dan İlya İlyin (d.1974) koymuş (5). Dekor tasarımı Özgür Usta’nın, kostüm tasarımı Gazal Erten’in, ışık tasarımı Bülent Arslan ile Ali Gökdemir’in, koreografi Volkan Ersoy‘un yaratımıydı. Koroyu İvan Pekhov hazırlamıştı.
YORUMLAYICI SANATÇILAR ve İZLENİMLERİM
Her ne kadar esere adını veren Prens İgor doğal olarak başrol ise de eserde en az onun kadar ağırlığı olması, kadın karakter olması ve yorumun düzeyi nedeniyle söze öncelikle İgor’un karısı Yaroslavna’dan başlamak istiyorum.
Yaroslavna rolünde Aslı Kıyıcı temsile “ses ve sahne damgası” vuran, unutulmayacak orijinal Rus operası düzeyinde mükemmel bir yorum sundu. Leyla Gencer tadındaki sesinin CD albüm kaydı ile daha geniş kitlelere ulaştırılmasının bir sorumluluk olduğunu buraya kayıt düşmek isterim.
Prens Igor rolünde deneyimli sanatçı Eralp Kıyıcı, ses karakteri olarak da şan tekniği olarak da benim diyen baritonun altından kalkamayacağı partiyi kendisinden beklendiği şekilde üstün başarıyla yorumladı. Üstüne, sahne yorumu da mükemmeldi. Keza Eralp Kıyıcı’nın da sesinin bence artık CD albümüyle kayıt altına alınması gerekir.
Konçak Han rolünde “güçlü Han kadar güçlü” sesiyle Yiğitcan Tatlıoğlu büyük bir başarı gösterdiği bu role seçilmesinde tam isabet olduğunu kanıtladı. Konçakovna rolünde Ezgi Karakaya hem ses hem sahnedeki mevcudiyetiyle Rus operalarında etkileyici ve inandırıcı olduğunu gösterdi. Gounod’nun “Faust”unu andıran partisyonla ve Offenbach’ın “Hofmann’ın Masallarını” anımsatan rejiyle Galitski rolünde Tuncay Doğu, bu rolde gerekeni başarıyla sundu. Oğul Vladimir rolünde Şenol Talınlı duygulu söyleyişiyle, Ovlur rolünde Barış Yanç inandırıcı sahnesiyle, Rus operası usulü buffo karakterler Yeroşka rolünde Metin Turan ve Skula rolünde Levent Akev ile Poloveç kız rolünde Esin Talınlı Turandot operasındaki Liu karakteri gibi yumuşacık pembe sesiyle ve yan rolde Güzin Yıldız (dadı) temsile en az başroller kadar kolay akıldan çıkmayacak katkılarda bulundular.
Şansız rolde geleceğin sahne sanatçısı olmaya aday yeteneğiyle Rengim Tunaç (çocuk) sahneye yakışmıştı.
Orkestrayı şef Viachaslau Charnukha yönetti; Başkemancı koltuğunda Erkin Onay oturuyordu. Orkestra açısından son derece zor ve karmaşık bu eserde Viyola solosuyla Ercan Gören, Korangle solosuyla Ayberk Güçlü, Klarinet solosuyla Gültekin Ulutaş, Obua solosuyla Nuri Köker, Fagot solosuyla Sefa Erşahin ve Trombon solosuyla Gözde Durham da, yükü ağır tüm orkestrayla temsilin en iyi şekilde sunulmasını sağladılar. Ne de olsa “bir opera temsili akarsu ise onun dereyatağı da orkestradır”.
Klasik operalar genellikle koro eşlikli solist odaklı eserlerdir. Prens İgor’un farkı “solist eşlikli bir koro eseri” olma özelliğine sahip olması (2). Bu nedenle eseri sırtında taşıyan ADOB Korosu’nu ve koro şefi İvan Pekhov’u özel olarak kutlamak gerekir. Sonuçta tek kelimesini bile anlamadıkları bir dilde, üstelik seslendirilmesi hem gırtlak hem akciğer-diyafram hem de zihin açısından çok büyük külfet olan Rusça söylediler. Öylesine ki bir insan için en zihin yorucu ve moral bozucu işlerden birinin, anlamı bilinmeyen kelimelerin ezberlenmesi olduğu psikolojinin temel bilgilerindendir. Üstelik jestler de belli ki rejisörün tarif ettiği gibiydi ve anlamı anlaşılmayan sözlerle içselleştirilemeden ezberlenmişti. Bu nedenle hem solistlerin hazırlanmasında onlarla beraber yoğun emek harcayan korrepetitörlerin hem de temsil sırasında ter döken suflözlerin kutlanması yerinde olur.
Nitekim seyirci açısından da Rusça yorumlanan eserin anlaşılması zaten seyircilerin tam anlayamadığı İtalyanca’ya oranla daha da zahmetliydi. Evet, Metropolitan (6) ve Paris’de (7) de Rusça oynanmış ama “keşke hiç değilse İtalyanca oynansaydı” diye yorumlar yapılmış ve belki de eser bu nedenle Rusya dışında sayılı kez sahnelenmiş.
SAHNELEME ve YORUM İZLENİMLERİ
ADOB’da konunun akışı (5) iki perde uygulaması nedeniyle olsa gerek çeşitli kaynaklarda yazılmış olandan ve Metropolitan operasındaki sahnelemeden farklıydı (1-4,6). Fazla ayrıntıya boğmadan bir örnek vermek gerekirse bu kaynaklarda, örneğin eser Prens İgor’un ülkesinde sonlanırken ADOB’da perde Prens İgor’un düşmanı Poloveç ülkesindeki Poloveç Dansları ile zafer tablosuyla kapanıyor. Üstelik ondan tam önce esaretten kaçıp ülkesine geri dönen İgor’un karısıyla buluşması yer alıyor, dolayısıyla sanki Poloveç Dansları onların mutlu kavuşmasının ifadesi oluyor, oysa değil. Nitekim orijinalinde bu danslar Prens’i etkilemek için Konçak Han tarafından Poloveç ülkesinde esir olduğunda sunuluyor. “Lego” gibi bir eserin bölümlerinin sırasının değiştirilmesinin dünya opera sahnelerinde rastlanan bir uygulama olduğu söylenemez.
Diğer yandan, temsilin başında eserin tek ara dahil toplam 2 saat 45 dakika süreceği duyuruldu. Temsil süresi Metropolitan Operası’nda (6) 3 saat 20 dakika, Paris Bastille Operası’nda (7) tek aralı 3 saat 45 dakika imiş. ADOB’un yaklaşık bir saatlik kısaltmasına rağmen ve 75 dakika süren ilk perdeyi uzun bulan bir kısım seyirci ikinci perdede bulunmamayı tercih etti. Oysa anlaşılır anlatımlı, yorumu kulak ve göz okşayan, duyguları harekete geçiren bir opera eseri için süre sorun değildir. Örneğin, Wagner operaları 4-6 saat arasında sürer, zevkle de izlenir. Asıl sorun kesinti yapılacak bölümlerin iyi seçilmesidir. ADOB Prens İgor’da sahnelenişinde düşman çocukları Konçakovna ile Vladimir’in birbirlerine âşık oldukları bölüm de yoktu, baba Konçak Han’ın onlara onay verdiği bölüm de. İkinci perdede aniden Konçakovna adlı karakter sahnede peyda oldu ve kim olduğu seyircinin henüz vakıf olmadığı sevgilisini beklediğini anlattı. Derken gelen sevgilisi Vladimir sağ eliyle kalbini tutuyordu. Bunun âşık olma ifadesi olduğu akla gelirken sol omuzundan savaşta yaralandığı anlaşıldı. Bu sahneden sonra İgor’un meşhur aryası yer aldı. Tümünü bağlamak için benim gibi önceden örneğin Metropolitan’daki konuyu (6) paragraf paragraf ADOB akışı ile karşılaştırmak, nereden nereye atlandığını veya hangi bölümün kesintiye uğradığını anlamaya çalışmak gerekiyor.
Rus usulü uyarınca fazla mimik yer almayan sahne yorumunda jestler dramaturjik olarak ikna ediciydi. Seversk’li kadınların Yaroslavna’nın ilk defa gördükleri saray odasına girdiklerinde hayretle etrafa bakışları, ardından ondan yardım yakarışları sahnesinde ve Boyarlar meclisi sahnesinde el hareketleri dramaturjik olarak yerinde ve etkileyiciydi.
Dekor ise hem otantik dönemsel öğeleri içeriyordu hem de İnka uygarlığı tanrı heykelleri öğeleri içeriyordu. Eserin başında, fonda dekorun üst bölümünde güneş tutulması olayını tasvir ettiğini tahmin ettiğim güneş veya dünya magma katmanı gibi alev videolu yuvarlak görüntü, giderek açılan güneş tutulmasında dünyanın görünümü halini aldı; ardından da şömine alevi oldu ve söndü. Bu eserde zaten üst yazılar her zamankinden daha önemliyken, kalabalık dekorun önünde rengarenk kostüm kaplı kalabalık sahnede kim ne söylüyor, ne oluyor diye bakarken alev unsurunu takip edemez oldum. Açıkçası anlamını çözemediğimi huzurunuzda itiraf ediyorum. Neyse ki, biri “Şey’i” kelimesi olmak üzere üst yazı hataları az sayıdaydı,
Öte yandan Aspendos’da sahne geçişleri nasıl olacak diye endişelendim. Çünkü bir anlamda orijinalin özeti olan ADOB yorumunda, konu-sahne geçişleri haliyle dekor perdesiyle sağlanmış. Bu perdelerle olayın akışında bir sürenin geçtiği duygusu da yaratılmış. Örneğin “iki ay geçer ve…” der gibi anlamı olan perdelerin ardında devasa dekorlar değişiyor. Bu perdeler Aspendos’da nasıl olacak, perde olmadığından karartma gerekirse dekorlar karanlıkta nasıl değişecek ve bir önceki sahnenin dekoru nerede gizlenecek; çözemedim. Bir de sahnenin ön yanındaki duvara asılı tahta köy evi bezemeli dekorların olay nerede geçerse geçsin aynı kaldığı dikkatimi çekti. Bir de “tarihi Ankara Operası” sahne dışı duvarlarında iz bırakmaması için neyle tutturulduğunu da merak ettim. Diğer unsurlardan Prens İgor’un küçük oğlunun bindiği oyuncak tahta at ilginç bir ayrıntıydı; ilerleyen zamanda annesi Yaroslavna’nın odasına bir köşeye konulmuş olması mantıklı bir tekrarlayan obje (Running gag) unsuru idi. Kostüm tasarımları ise otantik ve estetik idi. Özellikle Yaroslavna’nın siyah kostümü, İgor’un beyaz gömleği o sahnelerin etkileme gücünü artırmıştı.
Eserin koro kadar belkemiği hatta ana sembolü olan Poloveç Dansları koreografisi bende tanışmışlık hissi uyandırdı ama ne zaman nerede tanışmış olabileceğimi çıkaramadım.
Akla, Ankara Devlet Balesi ve Operası bu eseri “acaba hangi amaçla seçti” sorusu gelebilir. Konusu, mesajı, opera sanatı anlamında sanatsal değeri, seyirciye verecekleri (örneğin yeni opera deneyimi), sanatçılara katacakları (örneğin repertuvar), kuruma sağlayacaklarından (örneğin prestij veya yapım masrafları/gişe geliri oranı) hangisidir? Ya da seçim nedeni sadece şenlikli Poloveç dansları eşlikli koro bölümü müdür, o nedenle mi yeri değiştirilip finale konulmuştur, bilemedim?
Pınar Aydın O’Dwyer
01 Haziran 2024, Ankara
Fotoğraflar: Tarkan Serengül (temsil), Pınar Aydın (selam)
Kaynaklar
- https://en.wikipedia.org/wiki/Prince_Igor Erişim: 10.5.2024
- Altar CM: Opera Tarihi, Cilt 2, s 288-292. Pan Yayınevi, 2000
- Eaton Q: Opera Production - A Handbook-I. University of Minnesota Press, 1962
- Freeman JW: The Metropolitan Opera: Stories Of Great Operas. W.W. Norton & Company, 1997
- ADOB Prens İgor program kitapçığı. 2024
- https://www.metopera.org/user-information/synopses-archive/prince-igor Erişim: 15.5.2024
- https://www.operadeparis.fr/en/season-19-20/opera/prince-igor Erişim: 15.5.2024