66 yaşını geçen, briç oynamayı ve örgü örmeyi beceremeyen, televizyon dizilerine meraklı olmayan biri pazar günü ne yapmalı sizce? Ben 5 Kasım 2023 günü saat 12.00’de Ankara Devlet Opera ve Balesi’nde (ADOB) tek perdelik müzikli çocuk oyunu Aliş ile Maviş’i izlemeyi tercih ettim. İyi ki de etmişim, bu sevimli eseri birlikte izlediğim bir salon dolusu çocuğun arasında hoş bir zaman geçirdim.
YARATICI SANATÇILAR
Eseri Arda Özmen bestelemiş, librettosunu Ali Yoleri yazmış, Aydın Buğra Güven sahneye koymuş, koreografisini Yeşim Oktar hazırlamış. Dekor Özgür Usta’nın, kostümler Gazal Erten’in, ışık Bülent Arslan’ın tasarımı. Çocuk korosu şefleri ise Öykücan Yavşan ve Hülya Günay.
Aliş ve Maviş’in Ankara prömiyeri 10 Nisan 2016’da gerçekleşmiş. 2019’da bu esere bir süreliğine ara verilmiş. Daha sonra Şubat 2023 depreminin hemen ardından depremzede çocuklara sunulmak üzere kısa bir sürede tekrar hazırlanmış ve 4 Nisan’dan itibaren Gaziantep, İslahiye, Nurdağı, Kahramanmaraş, Osmaniye, Harran, Adıyaman, Elazığ ve Diyarbakır’daki çadır-konteyner kentlerde kalan depremzede çocuklara sunulmuş. Sonuçta Aliş ve Maviş sayısız temsilde binlerce çocukla buluşmuş.
KONU
Aliş ile Maviş adlı iki muhabbet kuşu, kendilerini çok seven sahipleri tatlı Babişko’nun evinde mutlu mutlu bir kafeste yaşamaktadırlar. Bir gün Babişko televizyonda bir belgesel izlerken Aliş ile Maviş ormanlarda özgürce uçan hemcinslerini görürler. Onlar gibi olmak için tüm cesaretlerini toplayıp evden uçup kaçarlar. Vardıkları ormanda Bülbül ve onun arkadaşları Saka Kuşu, İspinoz ve daha birçok kuşla tanışıp dost olurlar. Onların hava kirliliğinden muzdarip olduğunu öğrenince dertlerine ortak çıkar ve nefes almakta güçlük çekmelerinin sebebi olan kirli havanın insan eseri olduğunu anlarlar. Bir de aniden ortaya çıkan avcılardan kaçmaları gerekir. Bir süre sonra Babişko onları bulup almaya gelir, ona artık özgür yaşamaya karar verdiklerini söyler ve iznini alırlar. Özgür ama çevre kirliliğinin olmadığı bir dünya dileği ile eser sona erer.
YORUMLAYICI SANATÇILAR
Maviş rolünde Ceyda Maral, Aliş rolünde Baran Can Çördükçü, Babişko rolünde Mert Özdemir, Bülbül rolünde Damla Kışlalı, Saka kuşu rolünde Nalan Acemoğlu, İspinoz rolünde Melis Sağlam, Spiker rolünde Begüm Mengü, Avcı rollerinde Murat Beşik ve Şafak Ayyıldız oynuyordu. Çocuk Korosu ise Rüzgar Bakırtepe, Ela Coşkun, İpek Demirel, Bade Edebali, İpek Kavcar, Işık Soydaş, Nil Güneş Şahin, Nehir Şahin, Defne Turasan ve Çınar Ulum’dan oluşuyordu.
İZLENİMLERİM
Temsili izlemek üzere daha binaya girdiğimde fuaye öz-çekim yapan çocuklar ve ebeveynleriyle doluydu. Adeta cıvıl cıvıl kuşların ötüp dolaştığı bir doğal parka gelmiş gibi hissettim kendimi. Yaklaşık bir saat süren temsil süresince tüm o çocuklar pür dikkat izlediler; aralarında yüksek sesle konuşup bağıran, ağlayan olmadı. Sadece erişkinler telefonlarıyla fotoğraf veya video çektiler!
Müzik bant kaydından verildi ama şancılar açısında hiçbir sorun olmadı. Hem eseri iyi bildikleri hem de sahneye gönül verdikleri belliydi; severek, candan, samimi ve inandırıcı şekilde oynadılar. Çocuk eserlerinde kimi zaman dikkatimi çeken “oynarmış gibi yapmak”, “bitse de gitsek” hali burada yoktu. Belli ki hem eseri sevip benimsemişler, hem rejisör Aydın Buğra Güven ile aralarında özel bir bağ oluşmuş ve hem de sanata değer veriyorlar. Bir bütünlük içinde oynadıkları için hiçbirini ayırmadan hepsini candan alkışlarımla kutluyorum.
Sahneleniş şaşırtıcı derecede başarılıydı, şaşırtıcı derecede derken çocuk oyunlarında sıklıkla “çocuklar böyle sever” önyargısıyla ortaya karışık oyunlar ve oyuncaklar boca edilir. Bu rejide ise çocuklara saygı içinde, her sahnenin sıkıcı olmadan akıcı bir şekilde sonrakiyle devamı, konuşma-şarkı-dans bölümlerinin dengeli şekilde serpiştirilmiş olması, çocukların dikkatini toplu tutacak mizansen ve mimiklerin sunulması vardı. Öyle ki bir ara “sanatçılar seyircilerin arasında dolaşsalar” dedim, dolaştılar; “seyircilerle yakınlaşsalar, güçlü göz teması kursalar” dedim, yaptılar; “çocuk korosu dans da etse” demeye kalmadı, o da oldu. Üstelik dekor, kostüm ve ışık tasarımı her yaştaki opera gediklilerinin bile zevkine uygundu, keşke bazı büyük yapımlarının dekor ve kostümleri bu kadar estetik ve işlevsel olsa, diye bile düşündüm.
Televizyon sahnesinde, televizyon ekranına montajlanmış gerçek hissi veren görüntü dikkatimi çekti. Yeşil perde1 (Green screen veya Green box) yöntemiyle çekilip çevredeki ayrıntılardan kurtulmayı sağlayan bu perdeye ADOB’un sahip olmuş olması çok önemli. Rejisör Güven bu teknolojiyi isabetle kullanmış.
Aydın Buğra Güven genç rejisörlerimizden, Rossini’nin Bay Bruschino adlı komik operasını sahneye koyduğunda kendisi için şunları yazmışım2: “Güven’in “Sahneye Koyan” unvanıyla yaptığı ilk rejisi. Besbelli işe heyecanla sarılmış, heyecanı sanatçıların oyununa aksetmiş. Öyle ki şoför, bahçıvan, uşak, hizmetçi ve polis memuru (örneğin canı sıkıldıkça sağı solu karıştırma mizanseni gibi) gibi sözsüz rollerdeki sanatçıların bile oya gibi işlenmiş ayrıntılı oyunları; sahnedeki adımların bale koreografisi gibi net olarak tanımlanmış olması; tiz sesle şarkı söylendiğinde hareket eden çiçekler ve nikâh yüzüğü kurdelesinin bahçe makası ile kesilmesi gibi komik unsurlarla tadında dozunda bir komedi ortaya çıkarmış.”
NOMOFOBİ'Yİ ANIMSAYALIM
Yeri gelmişken Güven’in Nomofobi adlı nevi şahsına münhasır “rejili ve librettolu konser” tarzındaki sahnelemesinden de söz etmek isterim. Güven’in rejinin yanı sıra metnini de yazdığı, koro şefliğini Giampaolo Vessela’nın, dekor tasarımını Özgür Usta’nın, ışık tasarımını Bülent Arslan’ın, video prodüksiyonunu Yusuf Erme Turan’ın üstelendiği bu eserde 9’u solist, 22’si korist olmak üzere toplam 31 sanatçı ve onlara piyanoyla eşlik eden Hande Uçar yer alıyor. (Bkz. Şimdiye kadar rol almış tüm sanatçıların listesi).
İlk kez 2016 Yaz Konseri adı altında, ikinci kez yine aynı isimle 2017’de ve Nomofobi adıyla 2018’de toplam üç kez sunulmuş olan 90 dakikalık bu konser günümüz sorunu, insanların sadece cep telefonu aracılığıyla whatsapp’la mesajlaşarak iletişim kurması, hatta temsil esnasında bile telefonlarını kapatmaması üzerine. Nomofobi, “no mobile phobia”nın kısaltılmışı, telefonundan uzak kalma korkusu anlamında yeni türetilen bir kavram.
Dahiyane bir fikir, bir kafede birbirleriyle konuşmak yerine mesajlaşan kişilerin olduğu bir sahne yaratılmış. Mesajlar fondaki perdede görülüyor, seyirciler mesajları, fotoğrafları ve öz-çekimleri izliyor. Bu mizanseni sanatçıların piyano eşliğinde sunduğu belli başlı opera eserlerinden aryalar, düetler ve koro parçaları süslüyor, ya da sürüklüyor. Sürüklüyor dememin nedeni seslendirilen her parça hakkında yine fonda çok ilginç bilgiler ve bağlantıların sunuluyor olması. Öylesine ki saatlerimizi harcadığımız cep telefonundan aslında ilginç ve yararlı bilgiler de edinilebileceği vurgulanmış oluyor. Üstelik bu bilgilerin merkezinde şancıların sunduğu örnek parçalarla hızlandırılmış opera sanatı yer alıyor.
Öte yandan bu format Adalet Bakanlığı ve Kültür Bakanlığı’nın ortak girişimiyle dijital bağımlılık yerine ağırlıklı olarak alkol ve uyuşturucu bağımlılığı içeriğiyle denetimli serbestlikten faydalanan, tedavi gören ve alkol ve uyuşturucu bağımlılığı yarı açık cezaevinde bulunanlara sunulmuş. Belki hayatlarında ilk ve son defa böyle bir konser izleyenlere tangolarla bezeli bir içerik hazırlanıp Operet sahnesinde sunulmuş.
Sadece video kaydından izleyebildiğim bu “rejili ve librettolu konser”i sahnede izleyebilmeyi ve o sırada seyircilerin ne düşündüğünü anlayabilmeyi çok isterim, umarım yeniden ve uzun süre daha değişik ortamlarda sahnelenir. Yaşı ve operayla ilgisi ne olursa olsun her tür seyirciyi ilgiyle izletecek ve düşündürecek bir yapım. Operaya gitmeyi engelleyen fobiler üzerine kafa yormuş biri olarak Nomofobi adlı eserin bu fobilerin ve zararlı-gereksiz alışkanlıkların üstesinden gelmeyi sağlayacak etkili bir tedavi yöntemi olduğunu düşünüyorum (Aydın O’Dwyer P: Opera Fobisi Üzerine Çeşitlemeler. Psikeart Dergisi, ccvk Sayı: 89, Eylül-Ekim 2023).
SONUÇ
Böylesine bir pazar gününü, hele ki yaşını almış tüm sanatseverlere öneririm. İnsan böylece kendisini gençleşmiş, ruhu canlanmış, enerji ve umutla yeni haftaya hazır hissedebilir. Öte yandan, geleceğin sanatseverlerinin yetişmesi açısından çocuk opera eserlerine mutlaka devam edilmesi, hatta öncelik verilmesi, bizlerin de destek olmamız gereken önemli bir sorumluluk.
Nomofobi-Yaz Konseri’nde rol almış tüm sanatçılar: (isim alfabe sırasıyla)
Ali Can AKYILDIZ (koro), Ayşe MERAL (koro), Banu OKANDAN (koro), Batuhan KARATAY (koro), Berkant COŞKUN (koro), Çağdaş KOÇAK (solo - koro), Dilek AKEV (koro), Ece Aslı İŞCAN (koro), Emre AKKUŞ (solo - koro), Emre PEKŞEN (solo - koro), Emre ULUOCAK (koro), Erdem KAPUSUZ (koro), Esin TALINLI (solo), Evren GÖKOĞLU (koro), Fatih ÖZKAYA (koro), Gönül ÖZEL (koro), Görkem AYTİMUR (koro), İbrahim TURGUT (koro), Kamil KAPLAN (koro), Kemal BADEM (koro), Mahir KAT (koro), Meltem GENÇTÜRK (koro), Nihan İNAN (solo - koro), Oğulcan YILMAZ (solo - koro), Özgür Savaş GENÇTÜRK (solo), Semra ÖĞÜT (KORO), Solmaz HABERAL (koro), Tuğba MANKAL (solo), Umut KOSMAN (solo), Yiğitcan TATLIOĞLU (koro), Zeliha KÖKÇEK (solo- koro)
Pınar Aydın O’Dwyer
21 Kasım 2023, Ankara
1 Sercan Solmaz: https://www.youtube.com/watch?v=VdlrzfAEgPw Erişim: 9.11.2023
2 https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/sayin-bay-bruschino-nin-piyangodan-cikan-oglu/1167/ Erişim 10.10.2016