Aslında alışılmış tarzda bir piyano resitali olması bekleniyordu. Piyanist sahneye çıkacak, sırasıyla programda ilan edilen eserleri çalacak; alkış, selam, çiçek vesaire; ısrarlı alkışlara dayanamayıp bir-iki bis parçası çalacak; sonunda herkes mutlu mesut evine doğru yola çıkacak. Gelin görün ki genç piyanist Can Çakmur’un (d. 1997) 17 Mayıs 2022 akşamı Ankara, Ata Sahne’de verdiği resital hiç de öyle bildik bir resital olmadı; üstelik son zamanlarda moda olan anlatımlı konserlerden de farklıydı. Çakmur, piyanosunun yanı sıra üst düzeyde zihin tetikleyici anlatımıyla bezenmiş yepyeni bir tür etkinliğin galasını gerçekleştirdi.
Genç yaşına rağmen önemli uluslararası ödüllere sahip piyanist Can Çakmur resitalde yorumlayacağı eserlerden önce görseller eşliğinde eserler hakkında bilgiler sunmanın yanı sıra kendi duygu ve düşüncelerini de aktardı. Görsellerin çoğu çalacağı eserlerle doğrudan bağlantısı olan tablolardı. Çakmur bu bağlantıları ve arkalarındaki gerçekleri anlattı; bağlantısı olmayanları seçme nedenlerini açıkladı. Sahnede son derece doğal ama tiyatro eğitimi almış kadar estetik beden dili ve engin sözel ifadesiyle sunduğu bilgi ve görüşlerle birçok izleyici ilk kez bu biçimde bir konsere şahit oldu. Böylece piyanoyla mükemmel şekilde yorumlanan parçalar izleyicilerin zihnilerinin derinliklerinde can buldu.
Çakmur, piyanonun başına geçmeden önce ilk olarak 1945’te Hiroşima’ya atılan atom bombasının yarattığı yıkımın unutulmaması ve dünyanın her an tehlikede olduğunu ifade eden “Kıyamet Saati”nin resmini perdeye yansıttı ve 2021 yılı itibarıyla bu saatin gece yarısına 3 dakika kalayı gösterdiğini söyleyerek izleyicilerin dikkat kesilmesini sağladı Kendisinin de belirttiği üzere, “gerçeği en iyi sanatın sembolizmi anlatır”.
İlk parça Johannes Brahms’ın (1833-1897) Op. 119 dört piyano parçası idi. Çakmur eseri seslendirmeden önce Brahms’ın ressam dostu Max Klinger’in (1857-1920) tahta oyma kalıplı baskı eserlerinden “ölüm”, “hasret”, “mutlu bir rüya” kavramlarını betimleyen ve Klinger’in kendisinin piyano çalışını ve bir arp resmettiği “akorların açtığı dünya”dan dem vuran dört eserin görsellerini sunarak her birinin Brahms’ın eserinin bölümleri ile ilişkisini açıkladı . “Müzik zamanı dekore eder ve ifadenin dilbilgisidir.”, bağlamıyla kendi bakış açısını ekledi. Böylece Brahms Op.119 sadece dinlenir değil aynı zamanda hissedilir ve anlaşılır hale geldi.
İkinci eser olan Arnold Schönberg’in (1874-1951) Op. 11 üç piyano parçasının 2.ci ve 3.sünden önce Schönberg’in eserlerinin müzikte çözülme denemeleri olduğunu, onun 12 nota sistemi ile her notanın, her harf ve her hecenin eşit değere kavuşturulmasının, aralarındaki bağlantıların kalıplara değil, isteğe bağlı olmasının hedeflendiği, bilgisini sundu. Daha özel bilgiler de verdi: Schönberg’in eşi onu aile dostları olan ressam Richard Gertsl ile aldatmış. Sonra da Schönberg’e geri dönünce Gertsl intihar etmiş. Gertsl’in, Schönberg ailesini resmettiği tablosuna göz gezdirince ressamın aileye nasıl gıpta ile baktığını, onların mutluluğunun kendisine ne denli acı verdiğini görmemek elde değildi.
Ama eserin ikinci bölümünü çalarken gösterdiği, Schönberg’in kendi portresini yaptığı resimde onun dostunun intiharından ne denli üzüntülü, mutsuz, umutsuz, çökmüş ve belki de suçlu hissettiği açıkça görülüyordu (Görsel 7). Bu tabloların Çakmur çözümlemesi Schönberg’in anlaşılması zor parçalarının anlam kazanmasını sağladı; besteciyle izleyici arasında doğrudan empati yolu açılmış oldu.
Çakmur’un müziğin somut anlatımına örnek olarak yorumladığı üçüncü parça Schiller’in Hero ve Leander başlıklı şiiri üzerine Franz Liszt’in (1811-1886) bestelediği Si Minör Ballad S. 171 idi.
Çanakkale boğazının iki yakasında yaşayan, aileleri kavgalı sevgililer Hero ve Leander’in ölümle biten aşklarını anlatan bu mitolojik efsaneye en yakışan resim haliyle William Turner’ın (1775-1851) aynı adlı yağlıboya tablosu olabilirdi. Nitekim piyanodan tınlayan müzikle önce sevgililerin büyük aşkı, ardından da sert esintiyle başlayan fırtınada dalgaların arasında kaybolan Leander ve bunu öğrenince üzüntüsünden kendini aynı denizin kollarına bırakan Hero zihinlerde canlandı.
Resitalin son eseri genç Alman besteci Wolfram Wagner’in (d. 1962) Evocation adlı piyano eseri idi ve Çakmur bu eserin dünyada ilk seslendirilmesini gerçekleştirdi. Çakmur, bestecinin pandemi dönemindeki endişeli duygularını ifade ettiği yalın anlatımlı eserini yine yalın ifadeli bir Edward Hopper (1882-1967) tablosu ile buluşturdu. Bu seçimin kendisi, piyanodaki yorumu güçlendiren ve anlamlı kılan bir tercih, yani başlı başına özgün bir yorumdu.
Huşu içindeki biz izleyicilerin ısrarlı alkışları üzerine Çakmur bis olarak Liszt’in piyanoya uyarladığı Schubert’in Erlkönig şarkısını seslendirdi. Bu şarkının sözleri Goethe’nin aynı adlı şiiri olup korku içindeki oğul ile onu sakinleştirmeye çalışan babanın öyküsüdür. İzleyicilerin günlük yaşama dair endişelerini yatıştıran bu parçanın seçimi zamanlama açısından da yerindeydi.
Çakmur konserin bitiminde yeni çıkan albümünü imzaladı : https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/can-cakmur-zeytin-dali-ve-sembolizm/2785/
Çakmur 80 dakika süren etkinliğinde müziklerin ve görsellerin seçimini, görsellerin gösterim sırasını ve zamanlamasını, edebi dille anlatımını öyle iyi planlayıp gerçekleştirmişti ki ortaya felsefi bir sentez, estetik bir füzyon, etkileyici bir yorum çıktı. Adeta yeni bir yorumla sahneye eser koymak gibi seyreden Can Çakmur etkinliğine yeni tür bir eser, “müzik, şiir, resim imgeleri üzerine analiz” eseri denilebilir. Çakmur sadece piyanonun başına oturmuş, çok çalışmış, üstün müzik yeteneği ve harika tuşesi olan bir sanatçı değil. Aynı zamanda felsefe ve şiir okumuş, derinlemesine düşünmüş, eserleri içselleştirmiş ve piyano tuşlarındaki sihirli parmakları kalem de tutan bir zihin. Onun için elleri ile değil aklı ile çalıyor denilebilir. Bazı sanatçıların ses ve renk sinestezisi (iki duyunun aynı anda tetiklenmesi) yeteneği gibi yazılarını okuyunca onda ses ve söz sinestezisi yeteneğinin var olduğu açıkça görülüyor (http://www.cancakmur.com/andante-index.html).
Gerçek sanatçı izleyicisinin zihninde yarattığı her yeni kavramla sadece duyusal ve duygusal alanda değil, düşünsel alanda da izleyenin hem eseri hem de kendi kendisini daha derinden tanıyabilmesini sağlayandır: Can Çakmur!
PINAR AYDIN O'DWYER
19 Mayıs 2022, Ankara