Geçtiğimiz haziran ayında 71 yaşında yaşamını yitiren Kaija Saariaho (1952-2023) dünyanın sayılı kadın çağdaş müzik ve opera bestecilerinden biriydi.1 Ülkemizde yeterince tanınmayan Finlandiyalı besteci, eserlerinin etkisi tüm dünyaya yayılmış bir sanatçıydı.
Saariaho Helsinki, Freiburg ve Paris’de kompozisyon eğitimi almıştır. Ardından Fransız besteci Pierre Boulez’in kurduğu Akustik ve Müzik Araştırma Koordinasyon Enstitüsü’nde (IRCAM: Institut de Recherche et Coordination Acoustique/ Musique, https://www.ircam.fr/) beste ve müzik araştırmaları yapmıştır. Birçok bestesinde Paris IRCAM ve Lyon GRAME’da (Center National de Création Musicale,) elektronik müzik uzmanlarıyla beraber çalışarak klasik enstrümanların ses sınırlarının ötesine geçmeyi denemiş ve başarmıştır.
Saariaho’nun kendisine özgü anlatımı olan ve gizemli bir dokuma gibi diye tanımlanabilecek besteleri mistik temalı, duygu yüklü, yumuşak, yavaş ama çağdaş formda eserlerdir. Akustik ve elektronik birleşiminden oluşan besteleri müzik bağlamında insanlığın geçmişiyle geleceği arasında köprü kuran bir tür kozmos müziği olarak tanımlanabilir. Her eserin formu belirli ses kombinasyonlarından veya yazıldığı (insan sesi dahil) enstrümanların doğasından kaynaklanan çok sesli dokuları ortaya çıkaran, canlı müzik ve elektronik müzikle birleştiren zengin bir üründür.
Diğer bir deyişle eserleri soyut resim gibidir. Soyut resimde somut öğe arayan bir kişi onu bulamayınca dikkatle bakmayı sürdürürse giderek kendisini içine çeken resmin bir parçası olduğunu hisseder. Saariaho’nun besteleri de soyut bir resme bakıyor olma duygusu veriyor, önce dıştan somut melodi arayıp bir süre sonra da müziğin içinde kendini bulma deneyimi yaşatan eserler.
Hemen hepsinin bir adı, yani kimliği olan 15 adet orkestra için, 17 adet solistli orkestra için, 21 adet 2-6 müzisyen, 6 adet 7 veya daha çok müzisyen için, 21 adet solo enstrüman için, 10 adet koro (orkestra veya solo enstrüman eşlikli oratoryolar) için, 22 adet 1-6 şancı için, 1 adet dans için eser bestelemiştir.2
Kendi kimliği doksanlı yılların ortalarından itibaren bestelemeye başladığı operalarında daha net şekilde can bulmuştur. Bu dönemden sonra beş opera veya müzikli tiyatro gibi daha büyük ve kapsamlı eserler veren sanatçı Grawemeyer, Wilhuri, Nemmers, Sonning, Polar, BBVA ödülüne ve diğer birçok prestijli bestecilik ödüllerine layık bulunmuştur.
Saariaho’nun sahip ve farkında olduğu sinestetik olma özelliği bestelerinde kendisine hem yol göstermiş hem de özelliği olmuştur. Bir duyu uyarıldığında (örneğin görme) diğerinin de (örneğin işitme) harekete geçmesi demek olan sinestetik olma özelliğini besteci şöyle ifade etmiştir: “Görsellik ve müzik dünyası benim için birdir. Farklı duyular, renk tonları, doku ve ışık tonları, hatta kokular ve sesler kafamda karışıyor; tümü kendi içinde bir dünya oluşturuyorlar.”
Operaları: Saariaho’nun operaları, ister çağdaş ister mistik konular üzerine olsun diğer eserleri gibi psikolojik analiz içeren eserlerdir.
Adriana Mater (Adriana Ana), 2 perdelik Fransızca opera, besteleniş yılı 2005. Soprano, mezzosoprano, tenor, basbariton ve koro partileri içeren ve küçük orkestra ile sunulan eser 2 saat sürmektedir. Librettosunu Amin Maalouf yazmıştır ve dördüncü baskısı yapılmış olan librettoyu Türkçe olarak ülkemizde kitapçı raflarında bulmak mümkün (1). Eserin Dünya prömiyeri 2006’da Paris’te Bastille Operasında gerçekleşmiş, eseri sahneye Amerikalı sinema yönetmeni Peter Sellars koymuş ve orkestrayı Finlandiyalı şef Esa-Pekka Salonen yönetmiştir.
Rejisör Peter Sellars ile
Eserin konusu kısa zaman önce Bosna Savaşı’nda geçmektedir (2,3,4,5,6). Tsargo adında genç bir adam, Adriana adlı genç bir kadına tutkundur. Adriana onu reddedince, ondan öç almak için ona tecavüz eder ve onu hamile bırakır. Ardından Tsargo patlayan savaşa katılır. Bu sürede Adriana zorluklar içinde, kız kardeşi Refka’nın yardımıyla bir erkek çocuk doğurur. Savaş bitip Tsargo geri döndüğünde oğlu Yonas büyümüş, artık genç bir adam olmuştur. Teyze Refka ve komşuları ona annesinin öcünü alma zamanının geldiğini, savaştan geri dönen babasını bulup onu öldürmesi gerektiğini söyler ve onu ikna eder. Adriana ise kararın Yonas’a ait olduğunu söyleyerek ona karışmaz.
Yonas yola çıkar, babasını bulur, ona yüzünü kendisine dönmesini emreder, annesinin öcünü alacaktır. Tsargo yüzünü Yonas’a döndüğünde Yonas onun kör olduğunu, savaşta bir bombanın gözlerini kör ettiğini anlar ve silahını indidir, onu öldüremez; öç alamayacaktır. Annesine giderek ondan özür diler; kör bir insanı öldüremeyecektir, bu yüzden annesinin öcü ortada kalmıştır. Adriana ise “buna çok sevindiğini, eğer öç almış olsaydı babası gibi davranmış olacağını, ama almamış olmakla kendi kişiliğini bulduğunu” söyler.
Bu çağdaş konulu, etkileyici eserin Finlandiya prömiyerini 2008’de Helsinki’de seyretme şansım olmuştu (2). Saariaaho’nun klasik-elektronik müzik tarzındaki bestesi Peter Sellars’ın yarı soyut sahnelemesi ile birleşince müzikteki renklilik kimi yerde kelimelerden daha etkili anlatım sağlıyordu, yüksek tonların kullanılmayışı basit değil aksine şiirsellik yaratıyordu; bağırmadan ve büyüklüğün ucuzluğuna kaçmadan seslerin kromatiklerinin, dolayısıyla duyguların ayrıntılarının algılanmasını sağlıyordu.
Dekor, şeffaf beyaz evlerden oluşuyordu. Işıklandırma ile gece gündüz, soğuk sıcak, yaklaşan savaş, yanan yıkılan evler, tecavüz ve hatta rüyalar betimleniyor, korku ve öfke anlatılıyordu. İnanılmaz yalın ve doğrudan bir anlatım; tam beynin şiir ve resim bölgesini hedefliyordu. Kostümlere göre olayın geçtiği yer Balkanlar da olabilir, Orta Doğu da Türkiye de, ama kesinlikle bizim ellerden bildik insanlar anlatılıyordu. Sahnedeki görüntülerin minimalist modernliği müziğin ve sözlerin ayrıntısını boğmayıp aksine damla damla duyumunu gerçekleştiriyordu.
Yer yer dinamik diyaloglarla bezenmiş çoğunlukla ağır, karanlık orkestrasyonla gerginlik veren müzikte ince zarif duygu dokunuşları yer alıyor. Adriana Mater’in en önemli motifi vurmalı çalgılarla betimlenen “iki kalp” motifi. Besteci Saariaho kendisi hamileyken yapılan sonografide bebeğin kalp atışlarını duyduğu zaman kendi bedeninde birbirinden bağımsız hızla atan iki kalp olduğunun farkına varmış ve Adriana Mater operasını besteleme fikri aklına gelmiş. Gebeliğin bir çeşit geçici işgal olduğundan yola çıkılarak Maalouf Adriana Mater’de kültürlerin çatışma ve birbirini işgal etme metaforu kullanılmış.
L’amour de Loin (Uzaktan Aşk), 5 kısa perdelik Fransızca opera, besteleniş yılı 2000. Soprano, mezzosoprano, bariton partisinden oluşan eser küçük orkestra eşliğinde sunuluyor ve 2 saat sürüyor. Amin Maalouf’un kaleme aldığı bu libretto da Türkçe olarak basılmış durumda (7).
Hayatın günlük zevklerinden bıkan bir adam, ümitsiz de olsa uzaktaki farklı bir aşkı bulmayı hayal eder. Derken uzak diyarlardan gelen bir hacı orada böyle bir kadının var olduğunu söyleyince adam kendini onu düşünmeye adar. Bu arada hacı o diyara geri dönüp kadına adamdan ve onun ilgisinden söz eder.
Böylece birbirinden çok uzak diyarlarda yaşayan bir kadın ve bir erkek arasında uzaktan aşk kurulur. Hacı gidip geldikçe onlara birbirleri hakkında söyledikleri şarkıları anlatır. Kadın mesafeli ilişkiyi tercih ederken adam onunla tanışmak için yola çıkar. Ancak yolda hastalanan adam kadının yaşadığı yere vardığında onunla tanışıp sarılır sarılmaz ölür.
Emilie, 9 sahnelik Fransızca opera, besteleniş yılı 2008. Soprano ve küçük orkestra için, 75 dakika süren eserin librettosunu Markiz Emilie du Châtelet’nin (1706-1749) yaşamı ve anılarından esinlenerek Amin Maalouf yazmış. Dünyada ilk sunumu 2010’da Lyon’da gerçekleşmiş.
Eserin konusu, uluslararası bilimsel dünyada ilk kadın olarak başarılı olan, özellikle ateş konusu üzerinde araştırmalar yapan, matematikçi ve fizikçi Emilie’nin yaşamı hakkındadır. İlginç olan yanı Emilie’nin Voltaire’in sevgilisi oluşudur.
Only the Sound Remains (Geriye Sadece Ses Kalır), 2 kısa İngilizce ve Japonca opera, besteleniş yılı 2016. Eser, 1 kontrtenor, 1 basbariton ve koro partilerinden oluşuyor, küçük orkestra ve bilgisayar sistemi (Real time processing) ve özel ses projeksiyonu ile sunuluyor, 90 dakika sürüyor. Librettolar Ezra Pound’un ve Ernest Fennolosa’nın. Japon Nôh tiyatrosu tarzındaki eseri Peter Sellars sahneye koymuş.
15 Mart 2016’da, Amsterdam’da, dünya prömiyerini izlemiş olduğum İngilizce, Japonca olarak sunulan eserler hakkında şunları yazmıştım (8):
“Her iki kısa operanın (novella kelimesinden esinlenerek belki “operella” diyebiliriz, ne de olsa operet olmadıkları kesin) konuları birbirinden bağımsız olmakla beraber biçim olarak benzer olması nedeniyle bütünlük içinde. Birinci opera “Always strong” (orijinal adı Tsunemasa) Ezra Pound tarafından tercüme edilmiş. Konusu, Tsunemasa adlı savaşta ölmüş bir ut çalgıcısının ruhu (kontrtenor) ile iletişim kuran Gyōkei adlı bir rahibin (bas-bariton) anlattıkları. Tsunemasa öldükten beri ut çalarken hissettiği mutluluğu bulamamaktadır. Rahip ona kendi ut ile bir parça çalar. Tsunemasa’nın belki de huzura ulaşmış ruhu kaybolmadan önce bu uta hafifçe dokunur.
İkinci opera Feather mantle (orijinal adı Hagoromo), çeviren Ernest Fenollosa. Bir gün bir balıkçı bir meleğin (Tennin) tüylerden yapılmış harmanisini (veya kanatlarını) bulur. Meleğin cennete dönebilmek için buna ihtiyacı vardır. Önce harmaniyi vermeyi ret eden balıkçıya (bas-bariton) hem meleğin kendisi (kontrtenor) hem de haberci (dansçı) durumu anlatır. Sonuçta balıkçı dansçıdan kendisi için dans etmesini ister. Dansçı bunu kabul edip istenen dansı yapar ve sonunda Fuji dağının tepesindeki sisin içinde kaybolur gider. Geriye sadece ses kalır ki eserin tümü adını buradan almıştır: “Only the Sound Remains”.
Her iki eserde de 13.yüzyılda Zen ustalarının geliştirdiği geleneksel Japon Nôh (Japonca: yetenek) tiyatrosundan esinlenilmiş2. Bu tür tiyatroda aktörlerin olayı canlandırması yerine görünüm ve devinimlerini kullanarak olayı ya da duyguyu anlatmaları söz konusudur. Nôh tiyatrosu bilinci yavaşlatarak duyguları harekete geçirmeyi ve seyirciyi derin düşüncelere dalmaya teşvik etmeyi amaçlar, bir çeşit meditasyon denilebilir belki. Sahnede fazla hareket olmayan Nôh tiyatrosunda konuya aşina seyircinin çözebileceği görsel metaforlar kullanılır. Bu nedenle Only The Sound Remains’de konuları daha ayrıntılı anlamak ve anlatmak mümkün değil, sözlerin şiir gibi olduğu düşünülürse, herkesin alımladığının ve yorumunun farklı ve o ana özgü olabileceği anlaşılabilir.”
Innocence (Masumiyet), arasız oynanan 5 sahne ve 1 epilogdan oluşan çok dilli opera, besteleniş yılı 2018. 2 soprano, 1 mezzosoprano, 1 tenor, 2 bariton, 1 kadın folk şarkıcısı, 5 şarkı söyleyen aktör, 1 kadın sesi, koro. 105 dakika. Çok dilli librettosu Sofi Oksanen tarafından yaratılan eserin ilk sahnelenişi 2021’de, Aix en Province’da gerçekleşmiş.
Konu iki farklı zaman çizgisinde akıyor. Birinde 2000’li yıllarda Helsinki’de bir düğünde olanlar, diğeri anılar dünyasında yedi kişinin yaşadığı bir trajedide olanlar. Eser ilerledikçe şimdiki zaman ile geçmiş arasındaki bağlantı ortaya çıkıyor. Gelin Stela, eski zamanda bir okuldaki on öğrenci ve bir öğretmenin ölümüyle sonuçlanan silahlı saldırının failinin kardeşiyle evlenmektedir ve damadın ailesi ona bunu anlatmamıştır. O sırada düğündekilerden biri, kızının da öldüğü bu saldırıyı damadın kardeşinin yaptığını hatırlar ve açıklar. Ortalık karışır, herkes birbirini suçlar. Gelin yine de evlenmeye hazırdır ama damat o trajedide kendi sorumluluğu da olduğunu düşündüğü için vazgeçer ve gider. Çünkü kardeşinin böyle bir saldırıya girişeceğinden haberi vardır ve bunu kimseye söylemeyerek engel olmamıştır. Herkes masumiyetin ve suçluluğun üzerinde düşünmeye başlarken perde kapanır.
Kaija Saariaho ile
Kaija Saariaho’nun insana saygı, psikolojik sezgi, sinestezi yeteneği ve kadın duyarlılığıyla yarattığı kendine özgü beste tarzıyla giderek daha çok tanınıp hiç unutulmayacağına inanıyorum.
Pınar Aydın O’Dwyer
28 Aralık 2023, Ankara
Kaynaklar
Maalouf A: Adriana Mater. Çeviren Samih Fırat, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2006, 4. Baskı.
Aydın O’Dwyer P: İntikam Üstüne. Sahne Dergisi, Ocak-Şubat 2015
Aydın O’Dwyer P: Affet Beni Opera, Tüm Sırlarını Açıklıyorum. Psikeart Dergisi, Sayı 47, Eylül-Ekim 2016
Aydın O’Dwyer P: Olgunlaşmanın Ödülü. Psikeart Dergisi Sayı 53, Eylül-Ekim, 2017
Aydın O’Dwyer P: İlk ve son çığlıklar. Psikeart Dergisi Sayı 57, Mayıs-Haziran 2018
Aydın O’Dwyer P: Operalarda Kör Karakterler. https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/operalarda-kor-karakterler/2674/ Erişim: 24.12.2021
Maalouf A: Uzaktan Aşk. Çev. Semih Rıfat, Yapı Kredi Yayınları, 2002
Aydın O’Dwyer P: Bir Hoş Seda. http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/bir-hos-seda-only-the-sound-remains/951/ Erişim: 3.04.2016
Kayıtlar: https://saariaho.org/recordings/
Operalar:
https://saariaho.org/recordings/recordings-multimedia/lamour-de-loin-dvd/ veya https://www.youtube.com/watch?v=aP9A3Y1BWF4
https://www.amazon.com/Saariaho-Only-Sound-Remains-DVD/dp/B075P2GFZQ veya https://www.youtube.com/watch?v=8sR0J_YXRws
https://www.youtube.com/watch?v=b4qxahPRnhY
Bale: https://saariaho.org/recordings/recordings-multimedia/limen-dvd/
Not: Kaija Saariaho’yu tanımamı sağlayan Dr. Tapio İhanamäki’ye teşekkür ederim.
2 https://saariaho.org/works/