Malum yılbaşı döneminde içinde kar barındıran eserler sahnelenmeye başlar. Bu eserlerin başında da çocuklara yönelik Fındıkkıran balesi gelir. Erişkinlere ise karlı kış günlerinde bir çatı katında başlayan G. Puccini’nin sevilen eseri La Bohème operasının sunulması uygun bir seçenektir. Gerçi bu eser ne umut ne de neşe doludur, aksine hıçkırarak ağlamaya neden olabilir. Ama yine de insanın iliklerine işleyen duygulu aşk öyküsü belki de sevdiklerimizi hatırlamak ve onlara daha sıkı sarılmak için çok daha anlamlı bir yeni yıl hediyesi olabilir.
Hollanda Ulusal Operası da belki bu yüzden 2017 Aralık ayında La Bohème’i sahneliyordu. 29 Aralık gecesi Amsterdam’daki dört kısa perde yerine iki uzun perde şeklinde sunulan temsili şef Andrea Battistoni mükemmel şekilde yönetti ve Residentie orkestrası da mükemmel şekilde çaldı. Aynı mükemmellikte söyleyen Ulusal Opera korosunu ise Klaas-Jan de Groot çalıştırmıştı.
Mimi rolünde Eleonora Buratto, Musetta rolünde Olga Kulchynska, Rodolfo rolünde Sergey Romanovsky (bana Bülent Bezdüz’ün sesini duymayı özlediğimi hatırlattı), Marcello rolünde Mattia Olivieri, Schaunard rolünde Thomas Oliemans, Colline rolünde Gianluca Buratto, Benoit ve Alcindoro rollerinde Matteo Peirone ve Parpignol rolünde Morschi Franz için tek bir şey söylenebilir, o da olağanüstü oldukları. Üstelik hiç abartmadan, “rol “ yapmadan olağanmış gibi yorumladıkları için olağanüstü oldukları…
Johannes Schütz’un dekor tasarımı ve Victoria Behr’in kostüm tasarımı Benedict Andrews’un çağdaş sahneleme yaklaşımı ile tam uyum içindeydi. Benedict Andrews’un yalın sahneleme konsepti Peter Brook’un çağdaş sahne sanatları akımı “Boş Sahne” kavramı ile örtüşüyor. Dekor ve kostümlerin yarı soyut oluşu, gerekmedikçe fazla renkli unsur içermemesi, seyirciye ne hissetmesi gerektiğinin dayatılmamasını, hatta tersine olabildiğince hayal ettirebilmesini, duygularının güçlendirilmesini sağlıyor. Gerçekten de sahnede görsel uyarıyı tetikleyecek unsur az olunca tüm duygular daha yoğun olarak hissediliyor. Daha da güzeli müziğin daha derinden alımlanması mümkün oluyor. Seyircinin pasif “seyir” durumundan çıkıp aktif “sahiden yaşama” konumuna geçmesi ile yukarıda saydığım şancıların ve orkestranın olağanüstü müzikleri insanın doğrudan yüreğine dokunuyor.
Bu akıldan çıkmayacak La Bohème’i seyredemediğiniz için üzülmenize gerek yok. Ankara Devlet Opera ve Balesi bu sezonda da Aylin Bozok’un benzer yalınlıkta ve en az o kadar da etkileyici sahnelemesi ile La Bohème’i sunmaya devam ediyor.
Pınar Aydın O’Dwyer
http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/kapali-gise-la-boh-me/1249/