Ressam ve heykeltraş Hüsamettin Koçan'ın 'gölge' adını verdiği sergisi Bodrum, Torba'da 'Casa dell'Arte Galerisi'nde (18 temmuz - 12 ağustos 2015) açıldı.
(Casa dell'Arte Galeri, Torba mahallesi, İnönü cad. No.66, Torba, Bodrum 48400 Muğla; 0252 367 1848; www.cda-art.com; www.casadellartebodrum.com)
Casa dell'Arte, bilmeyenler için belirteyim, italyanca olup 'sanat evi' anlamına geliyor. Bodrum'un en güzel koylarından biri olan Bodrum Merkeze en yakın mahallelerinden Torba'nın dingin ve mavi sularının hemen yanıbaşında olan bu otel sanata katkı yapmaya devam ediyor. Muhteşem deniz manzarasına bakan geniş salonunda dönüşümlü olarak sergilenen tablo ve heykelleriyle daimi bir sergiye de yer veriyor. Bu salona açılan havuzlu bahçenin duvarları ise güncel sergilere tablolara ev sahipliği yapıyor. Kaliteli servislerle konuklar ağırlanıyor.
Elit bir ziyaretçi katılımıyla geçti sergi açılışı.Hüsamettin Koçan'ı uzaktan yoğun bir ilgi çemberi içerisinde kaybolurken gördüm. Dolayısıyla gölgesini de seçemedim.
Sergi bence iki ayrı tema üzerine kurulu. Biri 'gölge' felsefesi ki bunu serginin tanıtıcı broşüründen okuyoruz; diğeri ise gördüklerimiz; inanç, kutsallık ve gizem kültürlerinin tarihi akışı içerisinde yakaladığı kavramları Sanatçımızın cismanileştirmesi; fenomenel dünyaya sunuşu.
Özellikle şamanizm totemlerinden izler sürdüm.
Gizem ve kutsallık, insanı günlük, sıradan yaşamın usancından kurtaran heyecanlar. Robotik yaşam tarzının ve sıradan bir yaratık olmanın ötesine geçme arayışları insanı kutsallara, gizemlere, bilinmeyene sürüklüyor.
İnsan eşrefi mahlukattır; yaratıkların en şereflisi .:-)
Sıradanlığı bozup sıradışı, böylece bir birey olma başarısı ve heyecanını hissetmek için, ne bileyim örneğin Bodrum'un farazi ve fantezi sıradışı çılgınlıklarına, gizemli inanç topluluklarına katılmalara, kaçamak aşk ilişkilerine kalkmalara vs... gibi sıradan çabalara dalmak sonuç vermekten uzak kalmakta.
İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik; sürüden ayrılma ve birey olma çabası. Bunun kesin yolunu insanlık bulabilmiş değil. Oradan oraya sürüklenip duruyor. Henüz çocukluk çağındayız. Bir gün büyüyüp büyük adam, mühendis, doktor, pilot falan olacağız...
Fetret devrindeyiz.
Oysa içsel bir yolculuğa çıkma, sanatın içtenliğine sığınma, sanırım heyecanlı sıradışı çabalar olabilir.
Hüsamettin Koçan akademik kişiliğinin yanısıra birçok sanat kurumlarının kurulması ve faaliyetine öncülük etmiş. Bu bağlamda Baksı Müzesini kurmuş. Müzenin kuruluşuna birçok sanatçı da destek olmuş. Çağdaş sanatın tanıtımında çalışmalar yapan Müze, Koçan'ın doğduğu (1946) köy olan ve o zamanlar 'Baksı' adıyla anılan Bayburt'un Bayraktar Köyünde kurulu. Çayırlı Mevkii, Bayburt; +90 458 247 34 38; +90 531 662 62 44; www.baksi.org; [email protected].
Müze, 2014 yılı Avrupa Konseyi Müze Ödülünü almış. Bu ödül Müzeye bir yıl boyunca Joan Miro'nun 'Femmes aux Beaux Seins' (güzel göğüslü kadınlar) adlı heykelini sergileme hakkı vermiş. Bu ödülden önce de ÇAĞSAV Onur Ödülü, kurumsal alanda Baksı müzesine verilmiş. Kutluyoruz.
Koçan, Devlet Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulu Resim Bölümü'nden mezun. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi'nde uzun yıllar öğretim üyeliği yapmış. Halen Okan Üniversitesi'nde ders veriyor.
Baksı, Türklerin din adamlarına verdikleri isim yani şaman. İslamiyet öncesi inanç şekli. Anadolu kültürü şamanlıktan derin izler taşıyor doğal olarak. Sanırım Sanatçımız da özellikle köyünün Baksı isminin de etkisiyle, bilmiyorum köyde şamanizm izleri güçlü olarak kendisini de hissettiriyor muydu, şaman geleneğini eserlemek gereksinimini duymuş. Şaman sembolizmi ile köyünde geçen kendi yaşamından çizgileri harmanlama sentezini görüyorum. Özellikle heykellerinde.
Anadolu tarihini yudum yudum dile getirmede muhakkak ki büyük yarar var. Tarih insanlığın en büyük hazinesi. Bireyselleşmek yolunda da bir kaldırım taşı. Anadolu'muzda sürdürülen tipik şamanik gelenekler arasında örneğin, türbe, yatır ziyaretleri, mum yakmak, bez, çaput bağlamak, gidenin arkasından su dökmek, kurşun dökmek vs gibi adetler görüyoruz.
Sanatçının gölge hakkındaki düşüncelerine gelince; mealen anladığım kadarıyla kendimin de yorumlarıyla karışık özetleyelim. Kendi kendine gölge yoktur; gölge, varlığını başka varlıklara borçludur. Gerçekliği o varlıklardan gelir, o varlıklarla kaybolur. Işık ve cisim gölgenin varoluş kaynaklarıdır.
Sosyal hayatta ise gölge çekim merkezi bir kişinin derinliğinde kaybolup gitme isteğidir. Kişi kendisi gölge saçmak yerine başkasının saçtığı gölge içerisinde olmayı yeğler.Parazit gibi, virüs gibi. Kendi başına bir birey, varlık olma yerine başkasına ait olma şeklinde bir yaklaşımla sürü içerisinde bir varlık oluşturmanın beyhude çabasına başvurur. Aidiyet, mensubiyet duygusu. Bu duygu, kendisi olmayı başaramayan kişilerin bir kaçış noktasıdır. Bir başarısızlık öyküsüdür.
Bu arada hatırıma bir anım geldi. Yeri gelmişken anlatayım. Vaktiyle Avustralya'da görevliyken Tasmania adasına resmi bazı etkinliklere katılmak üzere gitmiştim. Verilen bir yemek davetinde yanımda oturan bir Tasmania'lıyla sohbete daldım. Adam kralcı olduğunu söyledi. Ben de sebebini sormuş bulundum; 'it is the heart sir, the heart' (bu kalbi bir şey beyim, kalbten, kalbten) dedi. İşte tipik bir gölge adam. Kralına sadakatle bağlı, sadakati karşılığında sadece kralının onu takdir etmesini bekliyor. Varoluşa tasdik ve takdir sonucunda kavuşacak. Kralı uğrunda gözünü kırpmadan ölmeye de hazır. Ölüm bile ona varlık kazandıran bir öğe son çözümlemede. Zaten kefeniyle bu yola ta baştan baş koymuştur.
Bence gölge, ışığın kendisini belli etme çabası. Fenomenler dünyasında cisimlerin, bedenlerin yansımalarına neden olarak kendince eğlenceli bir oyun oynamakta. Muzip.
Tablolar büyükçe ebatlı.Uzaktan bakınca soyutlamalar görülüyor. Konuya aşina olup da yakından gözlenince kutsallardan imge ve simgeler seçiyorum . Üst üste gelen cisimler, figürler saydam geçişlerle birbirlerine ustaca bağlanırken gölgeler de yaratılmış oluyor.
Keza şamanik heykeller de ışığın üzerlerine düşmesiyle yere kah uzayan kah kısalan gölgeler yansıtıyorlar. Aralarında yürürken benim gölgem onların gölgesinin üzerinden geçiyor. Ruhumun şamanik yanı can kazanıyor.
Bilgisayarınızda görülmesini istemediğiniz bilgileri istediğiniz kadar silin; silinir giderler ama gölgeleri kalır. Ayni şekilde silinen şamanizm gölgeler halinde belleklerin derinlerinde bir köşede duruyordur. Sanat eserlerinde ortaya çıkarak varlıklarını sürdürebilirler. Ben bu sergiye bu gözle baktım.
monad balkan 31 temmuz 2015 bodrum