Bilkent Senfoni Orkestrası, 23 Mart 2019 akşamı Gürer Aykal şefliğinde Bilkent Konser Salonunda “Geçmiş Zamanın İzinde” başlıklı bir konser sundu. Başkemancı sandalyesinde bu konsere konuk olarak getirtilen Yevgeniy Kostrytskyy oturuyordu.
Konserin ikinci bölümünde İtalyan besteci Giovanni Battista Pergolesi’nin (1710-1736) Stabat Mater P. 77 adlı soprano ve mezzo-soprano, yaylı çalgılar orkestrası, çembalo, arkilut ve org için eseri seslendirildi. Stabat Mater (Annenin -Acılı-Duruşu) İsa çarmıha gerildiğinde annesi Meryem’in çarmıh altında ayakta dururken çektiği acıları anlatan ilahilerdir.1 Orijinali Latince olan sözleri birçok dile çevrilerek D. Scarlatti, J. Haydn, A. Vivaldi, G. Verdi, F. Poulenc ve daha birçok besteci de Stabat Mater üzerine eserler bestelemişler.
Kutsal müziklerin yanı sıra La Serva Padrona adlı komik opera gibi günlük yaşama dair eserleri de bulunan Pergolesi, ruhânî olanla dünyevî olanı birleştirebilmiş nadir bestecilerdendir. Nitekim onun Stabat Mater’i konserin adına uygun biçimde (Geçmiş Zamanın İzinde) geçmişle geleceği bağlayan, Rönesans aydınlanması etkisiyle dünyevî yaşam sevincini anlatan bir eserdir. On iki bölümden oluşan eserde ya soprano, ya mezzo-soprano ya da ikisinin birlikte söyledikleri şarkılara yaylı çalgılar, çembalo, arkilut ve org eşlik ediyor. Acıyı anlatmasına rağmen aşırı hüzünlü olmayan eserin özellikle son bölümü insana büyük bir yaşam sevinci ve bir güçlü umut veriyor.
Fotoğraf: Şefik Kahramankaptan
Stabat Mater’i her ikisi de Leyla Gencer’in tedrisatından geçmiş olan ve neredeyse kardeşleşmiş Soprano Simge Büyükedes2(d. 1981) ve Mezzo-soprano Asude Karayavuz3 (d. 1982) seslendirdiler. Birbirlerinin gözünün içine bakmadan ama birbirlerinin zihinlerini görüyormuşçasına derin bir müzikal uyumla, neredeyse yeryüzüne inmiş meleklermiş ya da o meleklerin kanatlarında gökyüzüne uçuluyormuş hissi veren sanatçılar izleyicilerin ısrarlı alkışlarıyla son bölümü tekrar söylediler. Büyükedes’in açık kırmızı, eflatun, koyu pembe ve açık altın rengi içeren; Karayavuz’un koyu bordo ve mor içeren; her ikisinin de temiz, berrak, pürüzsüz sesleri ile bir araya gelince ortaya mum ışığında vitray renkleri döküldü. Anlatması zor göksel bir ses ve rengârenk bir ışık şelâlesi oluştu. Bunu hepimiz gördük ve hissettik; yüreğimizle alkışladık.
Fotoğraf: Oğuz Sağdıç
Öte yandan solistlere eşlik etmek ayrı zorlukları ve incelikleri olan bir görev, insan sesine eşlik etmek ise bundan da öte bir inceliktir şef için. Ne de olsa orkestra insan sesi ve nefesini kolaylıkla takip edebilir ama doğal sınırlılıklar nedeniyle ses orkestrayı yakalayamayabilir hâttâ daha da kötüsü duyulamayabilir (orantısız güç). Burada şefin görevi ön planda olan solistleri kollamak ve arka planda orkestranın uyumunu sağlamaktır, denilebilir. Usta şef Gürer Aykal’ın (d.1942) acelesiz, olgun, dingin, sakin yönetimiyle Bilkent Senfoni Orkestrası’ndan da mükemmel uyumlu bir eşlik dinlemiş olduk.
Fotoğraf: Şefik Kahramankaptan
Konserin ilk yarısında önce İngiliz besteci Edward Elgar’ın (1857-1934) yaylı çalgılar için Serenad’ı (1892) seslendirildi. Eserin sayısından da (Op. 20) anlaşılabileceği gibi bestecinin erken dönem eserlerinden biri olan bu serenadı daha sonraki yıllarda en tanınmış eserleri olarak nitelendirilen Enigma Varyasyonları (1899), Deniz Resimleri (1899), Gerontius’un Rüyası (1900), Viyolonsel Konçertosu (1919) ve daha onlarca orkestra, kantat ve oratoryo, oda ve kilise müzikleri ile şarkılar izlemiş. Üç bölümden oluşan Serenad iyimserlikle başlıyor, melankolik nostalji ile devam ediyor ve taze bahar kokularıyla pastoral motifler içeren bölümle sonlanıyor.
Serenad’ın ardından programda Ahmed Adnan Saygun’un (1907-1991) Op. 62 Concerto de Camera (Oda Konçertosu) adlı üç bölümlü eseri yer alıyordu. 1978 yılında tamamlandığında eseri o zaman ilk yöneten Gürer Aykal, icra eden Ankara Oda Orkestrası olmuş. Eser basit anlamda Doğu-Batı sentezinden daha öte, daha özgün armonik ve melodik dil içeren öncü bir beste olarak tanımlanıyor. Ancak belirtmek gerekir ki, üst düzey bir kompozisyon dili ile yazıldığı için anlaşılması biraz zor bir eser, anlamak için tekrar tekrar dinlenmeye ihtiyaç hissettiriyor. Bu anlamda Saygun sanki bu eseri genel dinleyici için değil de yüksek müzik bilgisi olanlar; örneğin müzisyenler için bestelemiş gibi. Son bölümün sonlarına doğru duygular daha yoğunlaşıyor ve dinledikten sonra üzerinden biraz zaman geçse daha iyi alımlanabilecekmiş duygusu veriyor.
Bu aşamada Şef Aykal bir sonraki esere geçmeden önce Saygun az alkışlandığı için seyircilere sitem etti. “Saygun hocası olduğu için bu durumun kendisine dokunduğunu” söyledi. İlk çalınışında eseri yönetmiş olan ve bestecinin öğrencisi de olan bir müzisyenin böyle hissetmesi doğal olabilir. Ancak müzik bilgisi homojen olmayan bir izleyici kitlesinin böyle karma bir konser programında dinler dinlemez hemen alımlaması, kabullenip sevmesi doğal olarak pek kolay olmayabilir. Ben kendi hesabıma Aykal’ın alkış azlığını kendi yönetiminin beğenilmediğine yoracağı endişesiyle var gücümle alkışlamıştım. Bir yandan da “Geniş Zamanın İzinde” adlı konserin kompozisyonunda İngiltere (Serenad), İtalya (Antik Aryalar), Kudüs (Stabat Mater) ekseninde arada Osmanlı motifleri olsaydı, örneğin Necil Kazım Akses çalınsaydı nasıl hissedilirdi diye düşünmedim değil.
Geçmiş zamanın izini sürerken konserin ilk bölümünde son sunulan parça İtalyan besteci Ottorino Respighi’nin (1879-1936) Antik Aryalar ve Danslar Süiti (No. 3) idi. Dört bölümden oluşan bu eser yaylı sazlar ve klavsen için bestelenmiş. Bir tür geçmişe öykünme olarak tanımlanan bu eserde olduğu gibi çok renkli eserleri olan Respighi’nin bestelerindeki zengin orkestrasyonun kaynağına bakılacak olunursak eğitimini orkestrasyon dehası Rimsky Korsakof’tan almış olması olduğu görülebilir. Hatta söylenenlere göre Respighi onun en iyi öğrencisi imiş. Müzikte süit formu nispeten serbest bir form olduğu için bölüm bitişleri zaman zaman eser bitişi gibi algılanabilmektedir. Neyse ki bu konserde de böyle olmadı ve Sayın Şefik Kahramankaptan’ın sıklıkla üzerinde durduğu, eser içi bölümlerde alkışlama kazası yaşanmadı.
Fotoğraf: Oğuz Sağdıç
Özetle Simge Büyükedes ile Asude Karayavuz’un göksel sesleri, Gürer Aykal’ın yönetimi ve Bilkent orkestrasının mükemmel entonasyonu ile gözümüzün önünde huzur ve umut verici, sevgi dolu bir dünya oluştu.
PINAR AYDIN O’DWYER
25 Mart 2019, Ankara
1Stabat Mater (bölüm adları ilk cümleden oluşuyor)
1. Hüzünlü annenin duruşu (çarmıhın altında ayakta)
2. Hüzünlü ruhuyla ağıt (annenin)
3. Ey üzgün ve dertli (anne)
4. Kim kederli ve hüzünlü (anne)
5. Ağlamayan adam kim olabilir (anne ve çocuğu görmesine rağmen)
6. Onun tatlı doğumunu gördü
7. Ey Anne, sevgi çeşmesi
8. Alev al, kalbimden
9. Kutsal Anne, yaraları takdir et
10. Mesih’in ölüsünü taşımamı takdir et
11. Tutuşmuş ve yanmış
12. Beden ölünce
Türkçeleyen: İdil Sağdıç
2Simge Büyükedes kimdir?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarından Ece İdil’in öğrencisi olarak mezun olan soprano Büyükedes daha sonra Leyla Gencer, Mirella Freni, Luciana Serra, Renato Bruson, Luis Alva, Vincenzo Scalera, James Vaughan, Ottavio Dantone, Giovanni Antonini, Pietro Mianiti, Marco Guidarini, Michael Hampfe, Marco Gandini ve Antonio Albanese ile çalışma şansı bulmuş; ya da yeteneği ile çalışkanlığı bu şansı yaratmış demek daha doğru olabilir. Yetenek ve çalışkanlığı ona tüm şu ödülleri getirmiş: Siemens Opera Yarışması (2004, dördüncü), Leyla Gencer Opera Yarışması (2006, finalist), Sedat & Güzin Gürel Sanat Vakfı Lied Yarışması (2007, ikinci), Hans Gabor-Belvedere Yarışması (2011, üçüncü, medya ve Viyana Devlet Operası odisyon ödülleri), Verona Aida Yarışması ( 2011, En İyi Aida), Francisco Vinas Yarışması ( 2013, Zarzuela ödülü), Andante Donizetti (2014, Yılın En İyi Opera Sanatçısı ödülü), Semiha Berksoy Vakfı Opera Yarışması (2015, Suna Korad Özel Ödülü).
İçe işleyen sesiyle ve sahne başarısıyla uluslararası opera sanatçıları kataloğunda (http://www.apaartistsmanagement.com/simgebuyukedes.html) listelenen Aida, La Boheme, Ernani, Lucia di Lammermoor, Rusalka, Windsor’un Şen Kadınları, Macbeth, Nabucco, Figaro’nun Düğünü, Simon Boccanegro, Tosca, Il Trovatore, Gianni Schicchi, Adriana Lecouvreur, Maskeli Balo operalarındaki rolleriyle ve Beethoven, Rossini, Pergolesi ve benzeri şan konser eserleriyle oldukça geniş bir repertuvarı olduğu açıkça görülmekte.
Videolarının da bulunduğu bu sitede şimdiye kadar beraber çalıştığı şefler arasında Riccardo Muti ve daha birçokları sayılmış. Roma operaları ve Salzburg Festivalinde sahneye çıkan değerli soprano hakkında www.sanattanyansimalar sitesinde daha önce yazılmış olan yazılara şu adreslerden ulaşılabilir:
(http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/sefik-kahramankaptan/csodan-leyla-gencerin-s-nina-yarasir-bir-anma-konseri/1804/), (http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/ismail-hakki-aksu/jose-carrerasin-istanbula-vedasi/1329/), (http://www.sanattanyansimalar.com/simge-buyukedes-mimi-soyluyor/877/)
Büyük yeteneğinin yanında azmi, tutkusu, kararlılık ve çalışkanlığıyla kariyer basamaklarını tırmanmış ve halen de yurtdışında sürdüren sanatçının sanat yaşamı öyküsünü Serhan Bali’nin kaleminden okuyabilirsiniz (https://www.andante.com.tr/tr/5005/Simge-Buyukedes).
3Asude Karayavuz kimdir?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Devlet Konservatuvarından mezun olan mezzo-soprano Karayavuz daha sonra Leyla Gencer, Mirella Freni, Luciana Serra, Renato Bruson, Luigi Alva, Vincenzo Scalera, Edith Mathis, Kurt Widmer, Edda Moser ile çalıştı. Azim ve yeteneği ona şu ödülleri kazandırmış: Leyla Gencer Opera Yarışması (2010, finalist, Lirik Plak Akademisi Leyla Gencer Büyük Ödülü), Andante Donizetti (2012, Yılın En İyi Kadın Opera Şarkıcısı ve En İyi Müzisyeni Ödülü), Semiha Berksoy Vakfı Opera Yarışması (Suna Korad Özel Ödülü).
İnsanı başka bir boyuta taşıyan sesiyle ve sahne başarısıyla uluslararası opera sanatçıları kataloğunda listelenen (http://www.apaartistsmanagement.com/asudekarayavuz.html) Alceste, Aureliano in Palmira, Carmen, Cavalleria Rusticana, Windsor’un Şen Kadınları, Falstaff, I Due Figaro, I Due Foscari, Sevil Berberi, Il Capello di Paglia di Firenze, Il Combattimento di Tancredi, La Traviata, L’Italiana in Algeria, Tristan und Isolde gibi rolleri ve Beethoven, Pergolesi ve Mozart gibi bestecilerin konser müzikleri ile repertuvarında farklı dönem ve bestecilere ulaşabildiğini, onları üstün başarıyla seslendirebildiğini gösteriyor.
Videolarının da bulunduğu bu sitede çalıştığı şefler arasında Ricardo Muti ve daha birçoğu sayılmış. Karayavuz’un R. Muti ile I Due Figaro (Mercadante) bir harika CD kaydı, Aureliano in Palmira (Rossini) ve Le Convenienze ed Inconvenienze Teatrali (Donizetti) iki önemli DVD kaydı bulunuyor. Karayavuz halen önemli bir yer edindiği yurtdışında uluslararası kariyerini başarıyla sürdürüyor.
***
www.sanattanyansimalar.com sitesinde hakkında daha önce yazılmış olan yazılara şu adreslerden ulaşılabilir:
http://www.sanattanyansimalar.com/hic-ask-obuasi-dinlemis-miydiniz/3377/