İngiliz koreograf ve dansçı James Sutherland (d. 1956)1 ilk dans eğitimini Rambert Bale Okulu'nda almış. Londra Festival Balesi'nde, İrlanda Bale Topluluğu’nda ve Basel Bale Topluluğu’nda uzun yıllar bale dansçısı olarak çalışmış. Rudolph Nureyev de dahil olmak üzere dünyaca tanınmış birçok dansçı ile aynı sahneyi paylaşmasının ardından katıldığı Sara Rudner’ın Trisha Brown öğretisiyle verdiği “International Dance Course for Professional Choreographers and Composers” kursu onu modern dansa yönlendirmiş. Bale deneyimi ve yaratım yeteneğinin etkisiyle aradığı anlatım dilini bulduğu modern dans koreografileriyle davet edilmediği ülke, adımını atmadığı sahne kalmamış.
Geçtiğimiz yaz, Cermodern’de düzenlenen Solo Dans Festivali’nde bir modern dans atölye çalışması yöneten Sutherland ile yaptığım kısa sohbette dansın kendisi için anlamını “Hep o anda olmak, geçmişin gölgesinde veya geleceğin kaygılarında olmamak, aksine bir andan ötekine geçerek devam etmek” olarak ifade etmişti.2 Sutherland ülkemiz seyircisinin yabancı olduğu bir isim değil. 2000’de Modern Dans Topluluğunun (MDT) sunduğu “Mavi” adlı eserin ve bu yıl da MDT 30. Yıl gösterisi için “O Superman” adlı eserin koreografisini o tasarlamış. O Superman’ı Ankara Devlet Opera ve Balesi (ADOB) sahnesinde,3 Mavi, Sacre, Same Time Tomorrow, Cassandra, Othello, Romeo ve Juliet gibi eserlerinden bazılarını video kayıtlarından izledim.
O Superman
16.11.2023 tarihinde ADOB’da MDT 30. Yıl gösterisi kapsamında yer alan bu eser insan ilişkileri üzerine sorular soran yarı soyut bir yapıt (Bkz. O Superman, yaratıcı ve yorumlayıcı sanatçılar).3 Konusu, aşk söz konusu olsun ya da olmasın biriyle beraber yaşamayı planlarken ortaya çıkan arzular, umutlar, heyecanlar, başarısızlıklar ve mutsuzluklar. Eser aşk bir yana bırakıldığında, ikili ilişkilerde ötekinin iyi ve kötü yanları üzerine düşünüp, onun gündelik hayattaki önemine dair sorular yöneltiyor.
Mavi
Video kaydından izlediğim “Mavi” adlı koreografinin dünyada ilk gösterimi 2000’de “Millenium’da Dans” üçlemesi çerçevesinde ülkemizde gerçekleşmiş (Bkz. Mavi, yaratıcı ve yorumlayıcı sanatçılar). Sutherland’in point (parmak ucu dansı) ayakkabısıyla yarattığı tek modern dans eseri. Onun bu eserdeki dansçının belinin öne arkaya balık gibi kıvrılma hareketleri ağırlıklı koreografi, tam aksine dik durmayı gerektiren parmak ucunda dans için son derece güç bir koreografi biçimi. Ama bu sayede estetik ve geometrik biçimde “simetrik asimetri” bir görüntü ortaya çıkıyor. Eserin adı uyarınca kullanılan mavi ışık da dansçıların bedenlerinin uzamış, kısalmış, bükümlü şekilde görünmesine yardımcı oluyor. Değerli bale-dans yazar-eleştirmeni Necla Çıkıgil şöyle yazmış: “Koreograf Sutherland, dansçıları sanki kapladıkları alan içinde yer çekimine karşı gelircesine hiçbir kuvvetin etkisi altında kalmadan kendi içlerindeki enerjinin gücüyle hareket eden ışık topları olarak kullanmış. Vücutlar adeta konuşuyor, hatta yer yer yüzüyor, yer yer uçuşuyorlar. Hareketler yumuşacık bir yün yumağı çözülür gibi çözülüyor; bu yumağın ipinin kıvrıntılarını andıran dans adımlarını dansçılar sanki vücutlarında hiç kemik yokmuş gibi görüntüye getiriyorlar. Koreograf, dansçıları sanki kilden figürler yoğuruyormuş gibi kullanmış ve ortaya çıkan çalışmanın ana özellikleri devamlılık, esneklik ve denge.”4
Same Time Tomorrow (Yarın Aynı Saatte)
Aynı müzikle iki farklı konu ve koreografi içeren bu ilginç eserin ilk bölümünde bir kadın ile erkeğin ilişkisi, ikinci bölümünde ise iki erkeğin ilişkisi sunuluyor. Benzer koşullarda (müzik) kadın-erkek ilişkisiyle erkek-erkek ilişkisinin farklılıkları göz önüne konuluyor. Müziğin de, koreografinin de aynı sanatçılarca yaratılmış olması bir tür karşılaştırmalı bilimsel deney gibi, bu yüzden benim için özellikle ilginç bir yaratım.
Sacre (Bahar Ayini)
Stravinski’nin Bahar Ayini adlı dramatik eseri dünyanın sonunun öyküsü. Kendisinden aldıklarımıza karşılık olarak genç bir kadın ayinle dünyaya kurban edilmektedir. Sutherland’in yaklaşımı ise bugüne dair, dünyadan aldığımız ve geri vermeyeceklerimize karşı hoyratça kullandığımız dünyanın bize ödettiği bedel üzerine düşündürüyor.
Sutherland’in Nuh peygamberi dünyanın sular altında kalacağını ve son kalan bir insanı kurtarmak için herkesin ölmesi gerektiğini söylüyor. Yani orijinal Sacre’nin tam tersi. Kendi bakış açıma göre orijinal öykü bir başkasının kendi yerimize ölmesine onay vermenin, üstelik de bu cinayeti törenle kutlamanın-kutsamanın ifadesidir, dahası kurban edilen nedense bir erkek değil, kadındır. Oysa dünya en son kadın da ölene kadar yaşayacaktır.
Öte yandan Sutherland’in anlattığı gibi alınan ve verilen her nefesle yaşanan her gün insanlığın sonuna bir adım daha yaklaşılmasının nedenidir. Kullanılan her oksijen molekülü ve salınan her karbondioksit molekülü hem insanın kendisini hem de başkalarını zehirlemektedir. Yaşamım ölümüme ve ölümlere neden olmakta, yaşamak zorunda olduğum için de her nefesim benim ve başkalarının kurban olmasına yol açmakta. Sutherland’in Sacre’si salt dans ile tüm bunları sorgulatan gerçek bir başyapıt.
Freddie
Kısa bir süre önce, Almanya’da Staatstheater Cottbus Ballet Company, Sutherland’in, dünyada ilk kez 2023 Mayıs’ında sunulan ve izleyiciler tarafından büyük beğeni toplayan Freddie adlı eserini yeniden sahnelemeye başladı (Bkz. Freddie, yaratıcı ve Yorumlayıcı Sanatçılar). Video kaydını seyrettiğim bu 60 dakikalık dans gösterisi pop ikonu Freddie Mercury'i konu alıyor. Freddie, Bir zamanların pop grubu Queen'in en popüler şarkıcısı, konser salonlarında ve stadyumlarda muhteşem performansları ile sıra dışı şovlarıyla izleyenleri heyecandan sarsmış bir sanatçı. Ancak özel hayatında pek çok kişisel ikilemle boğuşmuş, oldukça utangaç bir insan olarak biliniyor. Şarkıları onun kırılgan ruhundaki çözülmemiş sorunların yansımasıydı.
İkili kişiliği nedeniyle bir yanda sahne ışıkları altında olma konusunda kontrolsüz bir arzuya sahipti, diğer yanda son derece kibar ve içe dönük biriydi. Sutherland'in klasik bale adımları ile modern dans hareketlerinin birleşimi, Freddie'nin bu çelişkili duygular arasındaki fırtınalarını açık bir şekilde anlatıyor. Böylesine tartışmalı bir karakteri dans aracılığıyla canlandırmak gerçekten cesaret, vizyon ve yaratıcılık gerektiren zorlu bir iş.
Sutherland, Freddie'de kendi dans dilini kullanarak benzersiz bir sanat eserini daha başarıyla yaratmış durumda. Onun dili ne sağırların işaret dilidir, ne de klasik bale ifadeleridir; tamamıyla duyguların evrensel dilidir. Oyuncuların benzersiz yüz ve vücut ifadeleri kullandığı Kathakali adlı Japon tiyatrosunda olduğu gibi, Sutherland Freddie'de kendi tiyatro tarzını ortaya koymuş. Gösteri sırasında Freddie'nin sahnede, sahne arkasında ya da özel hayatındaki yaşam kesitlerini görüyoruz. Heyecan verici başarılı performansları; mutlulukları, üzüntüleri ve mücadeleleri; yalnızlığı, kız arkadaşı, erkek arkadaşı ve diğer tüm müzisyen arkadaşları; daha da önemlisi kendi ruhuyla yaptığı konuşmalar seyirciye sunuluyor. Freddie'nin zihni sahnedeki çıplaklıkla tanımlanıyor ama basite indirgenmiş bir çıplaklıkla değil. Zihni o kadar net ve canlı bir şekilde tanımlanmış ki, âdeta beyninin içinde bir tur atılıyormuş gibi.
Sutherland şöyle açıklıyor: “Benim eserim daha çok hepimizin hayatımızda yaptığı mutluluk arayışıyla ilgili. Arayışımız çoğu zaman mutluluk dediğimiz şeyin gerçek bir mutluluk olmadığını fark etmemize yol açar. Freddie arayışın kötü sonuçlanan bir örneği.” Sutherland'e mukabele olarak benim Freddie hakkındaki görüşüm şu: "Sadece mutluluk arayışı değil, aynı zamanda kendini bulma ve anlama yolculuğu da var." Sutherland’in Freddie’si bana, varlığının özünde sevimsiz ve güvenilmez bir adam olduğunu keşfeden Henrik İbsen'in Peer Gynt'inin5 hayat yolculuğunu hatırlatıyor.
Bryan Singer'ın 2018 filmi Bohemian Rhapsody, dışarıdan birinin yorumuna göre daha çok Freddie Mercury'nin hayatına dair bir anma turuydu. Sutherland'in yorumu ise, Freddie'nin Bohemian Rhapsody şarkısının sözlerinde olduğu gibi onun ruhunda içsel bir turdur. Sutherland, Freddie'nin "Mutlu muyum?" sorusunu sorduğunu vurguluyor. Bu soru bana yöneltilseydi cevabım şu olurdu: "Freddie adlı eseri izlemiş olmaktan çok mutluyum!"
Sutherland Koreografileri Üzerine
Sutherland’in gerek sahnede gerek videoyla izlediğim tüm yapıtları, kendisine özgü dans iletişim diliyle insanlar arası ilişkilerdeki sorunları, çözümsüzlükleri ve uzlaşmaları ortaya koyuyor. Her ne kadar hareketleri kısıtlaması nedeniyle point ayakkabısı onun koreografik tercihi değilse de ve dansçıların sürekli güzel gözükmelerinin şart olması gibi bir amacı yoksa da örneğin Mavi’de parmak ucunda dans ile zor olanı başarmış. Zaten parmak ucunda dans her ne kadar estetik gözükse de fizyolojiye aykırı, üstelik yarı akrobatik parmak ucuna çıkmak, dansı sanki “kız balesi” kategorisine sokarak daraltmakta.
Bedenin yer çekimi ve kendisi gibi iki sınırlaması mevcut. Modern dansta zemin seviyesinde tüm beden yerdeyken yapılan hareketler, zeminin üstünde ayakta yapılan hareketler ve zemin seviyesinden yukarıda zıplayarak veya dansçıyı kaldırarak yapılan hareketler olmak üzere üç seviyede dans edilebilir. Oysa parmak ucunda dans sadece son ikisine izin verir, ayrıca bunları da yaparken yer çekiminin daha fazla önemli olması nedeniyle sınırlandırıcı bir etkisi olur. Sutherland eserlerini hem parmak ucu kısıtlamalarından özgür hem de kendine özgü modern dans yaklaşımı ile yaratıyor. Onun yapıtları klasik dansın moderne tercüme edilmiş ya da uyarlanmış biçimi değil, geçmişindeki klasik dans tarzlarının bir yansıması da değil, tümüyle orijinal bir konsept, tamamen modern dansa özgü adımları ve anlatım tarzını içeriyor.
İnsan her Sutherland eserinde kendisinden bir parça bulabilir ve daha önce farkına varmadığı bir psikolojik sorgulama yapmaya koyulabilir. Konuların somut yaşama ve insana dair gerçeklikler olmasına karşın anlatım soyut olduğundan izleyen herkesin kendini düşünürken bulacağı eserler. Kendi dans diliyle benzersiz eserler yaratan James Sutherland’in yeni yapıtlarını merakla bekliyorum.
17 Aralık 2023, Ankara
O Superman, yaratıcı ve yorumlayıcı sanatçılar: Koreografi: J. SUTHERLAND, Müzik: Laurie Anderson (Phaedra Ensemble, The Magic Lantern), Koreografi Asistanı: Hakan ÖZENALP, Repetitör: Beste ÜSTÜN. Dansçılar: İlke SAYINER, Sercenk YÜCEL
Mavi, yaratıcı ve yorumlayıcı sanatçılar: Koreografi: J. SUTHERLAND, Müzik: JS BACH, Dekor Kostüm Işık: Andreas WILKENS, Repetitör: Şadan AYDEMİR, Asistan: Anjelik UYGAN. Dansçılar (soyadı alfabe sırası): Özgen AKTÜRK, Ayşegül AYDEMİR, Ertuğrul BOLAT, Serkan CEYLAN, Arzu DİRİN, Ekin EGE, Serhat ELİFER, Sanem ERGÜLER, Elif FIRAT, Serhat GÜDÜL, Oya GÜRCAN, Emre ONUK, Meram ÖLÇMEN, Almula ÖZLEM, Berk SARIBAY, Selin SEZER, Sanem SUBAYGİL, Özgür TUNCAY, Çağdaş YURDAKUL
Freddie, yaratıcı ve Yorumlayıcı Sanatçılar: Koreografi: J Sutherland, Libretto: J. Sutherland ve Eva Wagner, Kostüm Tasarımı: Claus Stump, Dramaturji: Eva Wagner, Koreografi Asistanı: Denise Ruddock. Dansçılar (soyadı alfabe sırası): Alessandra Armorina, Kate Farley, Alyosa Forlini, Alessandro Giachetti, Stefan Kulhawec, Laura Oakley, Mario Barcenilla, Nyla Tollasepp
Not: Carole Thomas’a yardımı için teşekkür ederim.
1https://interviewenlair.com/james-sutherland/ Erişim: 26.8.2023
2Aydın O’Dwyer P: https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/dusunen-beden-dusunduren-beden/3052/ Erişim: 30.8.2023
3Aydın O’Dwyer P: Don Kişot ile “MDT 30. Yıl”. https://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/pinar-aydin-o-dwyer/don-kisot-ile-mdt-30-yil/3128/ Erişim: 1.12.2023
4 Çıkıgil N : Ankara Devlet Balesi ve Millenium'da Dans. Milliyet Sanat, sayı 478, s49-50, 2000
5 Ibsen H: Peer Gynt. 1875. Orkestra için süitler Beste: E. Grieg