Sahnede içi su dolu üç küvet ve küvetlerin içinde gelin kıyafetli üç kadın!
21 Nisan 2022 saat 21.00’de Ankara, Tatbikat Sahnesi’nde sunulan tiyatroda sahnedeki görüntü buydu. Farklı zamanlarda aynı adamla evlenen ve onun tarafından boğularak öldürülen üç kadının ortak öyküsü. 1915 yılında İngiltere’de George Joseph Smith isimli bir cani farklı şehirlerde evlendiği üç kadını öldürmekle suçlanmış ve idamla cezalandırılmış. Her ne kadar 1900’lerin başında İngiltere’de boğarak işlenen cinayetler artmışsa da yine de bu durum olağan dışıymış, zira o günlerde “seri katil” kavramı henüz çok yeniymiş. Söz konusu Bay Smith farklı kimlikle toplam sekiz evlilik yapmış, bir şekilde eşlerinin parasını çalmış. Talihsiz kadınların üçünü ise banyo küvetinde boğmuş ve miraslarına konmuş. Eseri bu gerçek yaşam öykülerinden yola çıkarak Beth Graham, Charlie Tomlinson ve Daniela Vlaskalic kaleme almış ve böylece “The Drowning Girls” (Boğulan Kızlar) adlı dramatik oyun ortaya çıkmış.
Eserin konusu Bessie, Alice ve Margaret adlı üç genç kadının hayaletlerinin yaşarken başlarına gelenleri anlatmasını içeriyor. Dönemin İngiltere’sinde toplum kuralları gereği kadınlar herhangi bir meslek edinemezler. Onlardan sadece evlenerek evlerinin kadını olmaları beklenir. Her üçü de varlıklı ailelerden gelen bu genç ve saf kadın karşılarına ilk çıkan, onları sahte sevgi gösterileriyle kandıran adamla evlenmiştir. Evlendikten sonra adam onları ailelerinden uzaklaştırıp yalnızlaştırmıştır. Vasiyetlerini yazmaya zorladıktan veya dolandırarak paralarına el koyduktan sonra da onları öldürüp ortadan kaybolmuştur. Eser boyunca üç kadın nasıl âşık olup evlendiklerini, evliliğin onlar için ne anlama geldiğini, evlendikten sonra aileleriyle ilişkilerinin nasıl koptuğunu, bu sırada kendilerini ne denli yalnız ve çaresiz hissettiklerini, korkmalarına rağmen kocalarına nasıl munis ve içten sevgiyle boyun eğip, ondan hiç kuşkulanmadıklarını anlatırlar. Kadınların ailelerinin onlardan beklentilerinin benzer oluşu, kocalarının aynı kişi oluşu ve aynı şekilde öldürülmelerinin yanında bir ortak noktaları daha bulunmaktadır. O da kendileri hakkında bir fikirlerinin olmayışı ve kendilerini sadece başkalarının gözünden görüyor olmalarıdır. Onlar adeta kimliksiz, kişiliksiz, ruhsuz; salt bedenden ibarettirler. Dolayısıyla hayaletleri aslında ilk kez ortaya çıkan kişilikleridir, kendilerini ancak öldükten sonra tanırlar.
Eser, bir yandan rahatsız edici cinayet anlatımı, bir yandan fantastik öbür dünya söylemi ve diğer yandan da toplumsal eleştiri içeren nefes kesici bir dille kaleme alınmış. Lirik ve dramatik anlatım yer yer insanın beynine batan iğneleyici bir alaycılıkla örülmüş. Kadına yönelik şiddetin arttığından söz edilen günümüze “bu şiddet hep vardı, sadece şimdi daha görünür oldu” mesajı ile sahneden itiraz manifestosu olarak da kabul edilebilecek bu oyun İngiltere, İskoçya ve Kanada gibi sahnelendiği birçok ülkede ilgi görüp tartışma yaratmıştı. Şimdi de ülkemizde Beliz Coşar’ın çevirisiyle sahnelenmiş durumda. Tabii eseri seçip sahneye koyan da cesur ve usta yönetmen Erdal Beşikçioğlu’ndan başkası olamazdı. 6 Ekim 2021’de İstanbul’da Fişekhane Sahnesinde Türkiye’deki ilk gösteriyi takiben bugüne kadar 35 temsil (Fişekhane, Caddebostan Kültür Merkezi, Ankara Tatbikat Sahnesi) verilmiş. Bundan sonra Caddebostan Kültür Merkezi, Ankara Tatbikat Sahnesi temsillerine ek olarak turneler olacak.
Ankara’daki sahnelemenin 2018-19 sezonunda yönetmen Bronwyn Steinberg’in Kanada Tiyatro Topluluğu’nda (Great Canadian Theatre Company) yaptığı rejiyi andırdığı söylenebilir. Hatta o performansın tanıtımında ön sırada oturanların küvetlerden sıçrayan suyla ıslanabileceği uyarısı da yapılmış. Çünkü oyuncular sahnede neredeyse tüm oyun süresince içi su dolu küvetlere kâh girip kâh çıkarak, hiç durmadan hareket edip anlatarak zorlu bir performans sergiliyorlar. Altmışbeş dakika boyunca hiç duraklamadan oynayan (soyadı alfabe sırasına göre) Naz Göktan, Hazal Türesan ve Selin Zafertepe üçlüsünün enerjisinden, hafızasından ve daha da önemlisi oyun gücünden etkilenmemek elde değil. Evrim Akyay’ın koreografisiyle yaptıkları estetik ve ahenkli dans ve devinim hareketleri hayran edici. Göktan, Türesan ve Zafertepe sadece görsel, işitsel duyuları uyarmakla kalmıyor, seyircilerin duygusuna ve bilincine de hitap edip, adeta onların derisinin altına hiç silinmeyecek bir dövme yerleştiriyorlar; bu yorumu izleyip unutmaya imkân yok.
Bir tür küvette su balesi ya da şarkı melodisinin görselleştirilmiş hali olarak tanımlanabilecek bu performansta üç genç sanatçı küveti kâh ev, kâh yatak, kâh mezar ama daima “olay yeri” olarak, adeta yeniden ve yeniden yaratıyorlar. 1,5 ay gibi kısa bir sürede çıkardıkları oyuna nasıl hazırlandıklarını sorduğumda şunları anlattılar: Önce beden dengesini oturtmak için sandalyede, sonra boş küvette defalarca koreografik hareketleri tatbik etmişler; suyla en sonunda buluşmuşlar.
Göktan, Türesan ve Zafertepe suyla prova yapmadan önce küvete girip çıkarken ayakları kayarsa, ağızlarına burunlarına su kaçarsa, nefeslerini kontrol edemezlerse, hatta boğulma korkusu yaşarlarsa diye endişe etmişler. Üstelik başlangıçta ılık olan su giderek soğuyor, ıslanan gelinlik kostümleri bedenlerine yapışıp üşütüyormuş. Ama bol prova ve antrenmanla, bir de kendilerini oyuna adayarak giderek deyim yerindeyse balıklaşmışlar ve “demek oluru buymuş, eser suyla bir anlam ifade ediyormuş” şeklinde düşünme düzeyine ulaşmışlar. Bu aşamadan sonra her şey keyifle yoluna girmiş. Oyun süresince sürekli uyanık duran, eğitilmiş “beden bilinçleri” nerede nasıl dururlarsa kaymayacakları konusunda onları uyarır olmuş. Oyunun tanıtımı amacıyla çekilen film fragmanı ise seyirci gözüyle kendilerini izlemelerini sağlamış ve böylece zihinlerindeki boğulmaya dair duygu düğümü çözülmüş.
Klasik teatral yorumdan farklı, daha dramatik ve etkileyici, özgün sahnelemeyle mükemmel yorumlanan, nefes kesici bu oyunu tüm izleyiciler gibi ben de ayakta alkışladım ve tiyatroda çağdaş yorum arayan herkese öneriyorum.
Pınar Aydın O’Dwyer
30 Nisan 2022, Ankara
Yönetmen: Erdal Beşikçioğlu
Yardımcı Yönetmen: Fatih Sönmez
Koreografi: Evrim Akyay
Oyuncular: Hazal Türesan, Selin Zafertepe, Naz Göktan
Işık Tasarım: Yakup Çartık
Dekor Tasarım: Barış Dinçel
Kostüm Tasarım: Alisse Nuera
Afiş Tasarım: Hande Şiri
Fotoğraf: Murat Muratal
Tür: Dram, Süre: Tek Perde, 65 Dakika, Yaş Sınırı: 16 yaş