Yaza veda ve Gülsin Onay
(iyi ki doğdun)
Chopin’in hüznü…
Bodrum’un akşamın kızılına çalmaya başlayan mai sularından kıyı başında oturan bizlerin üzerine üzerine köpükleyen suların içerisinden bir Venüs beklerken hazin ezgiler çıkıp kadehlerimizin ta içerisine giriyor.
Niçin deniz kenarında yahut güzel bir manzara içerisindeyken bir şeyler içmek isteriz? O mailiği, o yeşilliği kadehimizden içimize akıtmak isteriz. İşin sırrı bu.
Ahmet Haşim’in akşama dair şiirlerinden mısraların dilime takıldığını neden sonra fark ediyorum: ‘…. akşam, yine akşam, yine akşam; göllerde bu dem bir kamış olsam…’ Yahut; ‘…sular mı yandı, neden tunca benziyor mermer…’; ‘… kızıl havaları seyret ki akşam olmakta…’
Akşam, mai deniz ve Chopin. Ve o hüzünlü ezgileri oluşturan parmakların piyano tuşlarında güvercinler gibi dolaştığını, insanlığa sanki sadece ve sadece güzellikleri görmelerini eksilmeyen içten tebessümüyle dalga dalga ruhlara işleyen meleğimsi bir varlığın akşamın son ışıklarının aydınlattığı yüzünü fark ediyoruz. Gülsin Onay.
Hem yaza veda hem doğum günü kutlaması… Hemen her yıl düzenlenen ve artık gelenekselleşmiş, kurumsallaşmış bir Gülsin Onay etkinliği. !2 eylül; bu yıl araya bayramın girmesiyle 14 eylüle ertelenmiş.
Doğum mutluluğunun Hegelci zıttı Chopin hüznü; veda…
Davet sahibinin nazik çağrısıyla bu mutluluk ve hüzün kervanına biz de katıldık. Gülsin hanım her bir misafiriyle ayrı ayrı ilgilenen ayrı ayrı fotoğraf karelerine giren tam ideal bir ev sahibesi. Yüzünden eksilmeyen tebessümü iğreti bir maske değil; maskesiz bir hakikilik.
Bodrum Yalıkavak, Aşağı Gökçebel’de kaldığı siteye komşu bir sitedeyiz. Davetli olanlar Sanatçının kendi site komşuları ile dışarıdan biz gibi bazı dostları. Elli altmış kişi kadar oluyoruz sitenin plaj kısmındaki kantinsel mekanında. Uzun bir self servis masası. Uzun sohbetli kuyruklar. Tüm seçkin hanımların elceğizleriyle uzmanlaştıkları spesiyalitelerini imece usulüyle sundukları muıhteşem bir sofra. Herhalde dünyada bu kadar özenle hazırlanmış yemeklerin bir araya getirilebildiği bir örnek daha yoktur. Haberleri olsaydı tüm anlı şanlı dünya gurmeleri buraya akın ederlerdi.
Sofra öncesi içkilerin yudumlandığı keyiflerde Beethoven’ın ‘ay ışığı sonatı’ masaları birer birer dolaşmaya başladı. Usta sanatçıya biat halinde tınılarını sabırsızlıkla ama uslu uslu bekleşip duran deniz ürpertileri yakamozlandı. Derinlere daldık.
Aydede kendisi için yapılan bu ayine daha bir mehtaplanarak katıldı. Selam olsun sana Ay Tanrıçası!
Günün son ışıklarının kırmızı kadehlerin içerisinden gizlice geçerek masaların üzerine düştüğü bir gölge oyununu seyre dalmışken Chopin’in yüreği delip geçen ezgilerine uyandık.
Chopin besteleri ne olursa olsun; sonat, vals, polonez, mazurka, konçerto…; ön plandaki ezgilerin arkasındaki o gizemli hüzün hep oradadır. Her bir Chopin eseri bir ağıttır. Kim için, ne için? Bu bir gizemli dildir ki ruha dolmakta.
Derken, Gülsin Onay’ın yanı başına eşi Tony Scholl oturdu. Birlikte tuşlar üzerinde gezinmeye koyuldular; Dvorjak, Brahms… Bizler de fısıltılı mırıltılarla yer yer katıldık aşina ezgilere. Onay’ın eşi de iyi bir piyanist. Zaman zaman konserlerde birlikte çalıyorlar. Güzel bir gelenek geliştirdiler. Ruhta ve tuşta birliktelik.
Bir ara Gülsin hanım beni eşiyle tanıştırdı ve tanıttı. Kısa sohbetimizde Scholl’un matematik profesörü olduğunu öğrenince gözümün önüne o kabus gibi havuz problemleri geldi. Sararıp solmaya başladım herhalde ki, ‘ keşke size matematiği sevdirme olanağım olmuş olsaydı’ dedi Profesör. Ferahladım. Matematik belki de öyle korkunç bir şey değildi. İnce ruhlu, sanatçı kişiliği olan bir kişi matematikçi de olabildiğine göre…
Mekanın ucunda bir yerde mangal yapılıyor, sıcak köfteler masalara servis ediliyor. Atmosfer olağanüstü samimi. Biz bizeyiz. Dünyanın en güzel denizlerinden birinin hemen yanı başında sanat ve dostluk…
Sıra geldi doğum günü pastasına. Birden ‘happy birthday’ parçasının ünlü Türkçe versiyonu mekanı kapladı. Hoş bir espriydi. Onay pastayı kesti. Böylece bir yaş daha gerilerde kalmış oldu.
Buradan da bir kez daha ‘happy birthday’ kendisine! Ne mutlu bize ki uluslararası kıymette bir sanatçıyı Yalıkavak’da bağrımızda bir mücevher gibi saklıyoruz. Adını yazacağız mücevher taşa.
Ve… Chopin hüznüyle yaza ettik veda.
Akabinde 16 eylül günü sevgili Bakırköylü hemşehrim Tarık Akan’ın vefat haberiyle sarsıldık. Gülsin Onay’ın Facebook’ daki sayfasında canlı olarak yayınladığı Tarık Akan’ın ardından onun için çaldığı Chopin’in ‘cenaze marşı’ nı huşu ve can acısıyla dinliyorum; https://www.facebook.com/gulsin.onay/videos/10154547555233841/
Bir Yalıkavak akşamını da böyle geride bıraktık. Gelecek yıl da hep birlikte tekrarı dileğiyle…
monad balkan 19 eylül 2016 bodrum yalıkavak