07.10.2017 tarihindeki ADOB 2017-18 sezonunun ilk Zorba balesi temsili ve konu hakkında ayrıntılı bilgi ve görüşleri eminim “Köşe Komşum” Sayın Necla Çıkıgil’in yetkin kaleminden okuyacaksınız:
http://www.sanattanyansimalar.com/yazarlar/necla-cikigil/zorba-yeniden/1475/
Ben sadece temsilin genel havası ve Zorba rolünde Burak Kayıhan hakkında birkaç kelime yazmak gereği hissettim.
Gerek Mikis Theodorakis’in bize aşina gelen müziği, gerekse Leonide Lorca Massine’nin yine bizi harekete geçirecek koreografisi seyircinin ilgisini ve heyecanını iki perdelik eserin tümünde kontrolünde tutuyor. Özelikle de dört kez tekrarlanan finalde duygular doruğa çıkıyor.
Orkestra şefi Bujor Hoinic’in selam için sahneye çıkmışken dans etmeye başlaması ve sonra orkestra çukuruna dönüp bir tekrar daha yapılması seyirciyi öyle mutlu ediyor ki, beraber el çırpmanın yanında mümkün olsa sahneye çıkılacak ve beraberce sirtaki (ya da zeybek) oynanacak, düğün halayı çekilecek…
Burak Kayıhan bir başbalet, yurtiçi ve dışındaki yapımlarda dans eden son derece başarılı bir dansçı. Diğer tüm başarılı dansçıların arasında o da bu zor roldeki dans adımlarını son derece estetik şekilde, büyük bir kolaylıkla yapıyor. Ama iki önemli özelliği daha var Kayıhan’ın. Birincisi dansa ek olarak mimik ve jestlerini de kullanabiliyor oluşu. Sadece koreografideki adımları yapmıyor, aynı zamanda tiyatro sanatçısı gibi gözlerini, kaşlarını; ağız, boyun, omuz, göğüs kaslarını kullanabiliyor. Ta elinin küçük parmağının ucuna kadar yarattığı karakteri yaşıyor. Bunlar bale yapmaktan farklı, sinema oyunculuğuna daha yakın yetenekler. Konsantrasyon ve enerji gerektiren dans adımlarının yanında bir de bakıyorsunuz seyirci ile göz teması kurmuş, onlarla etkileşime girmiş, adeta sohbet ediyor. Dünyada hiçbir yerinde hiçbir seyircinin buna kayıtsız kalmasına imkan yok, nitekim seyirciden duygusal yanıt geliyor. Göz teması ile iletişim becerisi konuşmadan “talk-show”culuk düzeyinde.
Kayıhan’ın diğer özelliği ise sahnedeki tüm diğer dansçılara bir çeşit rol-modellik yapıyor oluşu. Bu bilinçli ve amaçlanarak yaptığı bir şey değil, ona doğallık içinde saygı duyulduğu ve güvenildiği hissediliyor. Adeta sahnenin orkestra şefi o. Normalde baş dansçılar kendi danslarını yaparlar, genellikle sadece kendilerine konsantre olurlar. Kayıhan’ın aurası öyle ki, o herkesi etkiliyor, adeta onun “haydi” demesi bekleniyor, ”iyi gidiyor” onayı tüm dansçılara mutluluk veriyor duygusu alınıyor. Böylece ortaya basit bir dans değil, bütünlüklü bir dans töreni çıkıyor.
Yıllar önce bir Türk soprano Ankara’da Rigoletto’da Gilda rolünde, efsanevi bariton Nicolai Herlea ile oynarken “onunla beraber söylerken kendi sesime inanamıyorum, ben bu kadar güzel söyleyebiliyor muyum diye çok mutlu oluyorum”, demişti. Kayıhan ile dans edenlerin aynı duyguyu hissettikleri danslarından belli oluyor.
Temsilden çıktıktan sonra artık aynı insan olunmayan yapıtlardan biri Zorba. Yaşanan etkileşim mutsuzluğa ve umutsuzluğa birebir…
Pınar Aydın O’Dwyer
9 Ekim 2017